Page 187 - Bitkilerdeki Yaratılış Mucizesi
P. 187
HARUN YAHYA (ADNAN OKTAR) 185
milyonlarca yıl süren uzun bir zaman dilimini kapsamış ve kademe kademe
ilerlemiştir.
Bu durumda, iddia edilen uzun dönüşüm süreci içinde sayısız "ara tür-
ler"in oluşmuş ve yaşamış olmaları gerekir.
Örneğin geçmişte, balık özelliklerini taşımalarına rağmen, bir yandan da
bazı sürüngen özellikleri kazanmış olan yarı balık-yarı sürüngen canlılar
yaşamış olmalıdır. Ya da sürüngen özelliklerini taşırken, bir yandan da bazı kuş
özellikleri kazanmış sürüngen-kuşlar ortaya çıkmış olmalıdır. Bunlar, bir geçiş
sürecinde oldukları için de, sakat, eksik, kusurlu canlılar olmalıdır. Evrimciler
geçmişte yaşamış olduklarına inandıkları bu hayali varlıklara "ara-geçiş formu"
adını verirler.
Eğer gerçekten bu tür canlılar geçmişte yaşamışlarsa bunların sayılarının
ve çeşitlerinin milyonlarca hatta milyarlarca olması gerekir. Ve bu garip can-
lıların kalıntılarına mutlaka fosil kayıtlarında rastlanması gerekir. Darwin,
Türlerin Kökeni'nde bunu şöyle açıklamıştır:
Eğer te orim doğ ruy sa, tür le ri bir bi ri ne bağ la yan sa yı sız ara-ge çiş çe şit le ri
mut la ka ya şa mış ol ma lı dır... Bun la rın ya şa mış ol duk la rı nın ka nıt la rı da sa -
de ce fo sil ka lın tı la rı ara sın da bu lu na bi lir. (Charles Darwin, The Origin of
Species, s. 172, 280.)
Ancak bu satırları yazan Darwin, bu ara formların fosillerinin bir türlü
bulunamadığının da farkındaydı. Bunun teorisi için büyük bir açmaz oluştur-
duğunu görüyordu. Bu yüzden, Türlerin Kökeni kitabının "Teorinin Zorlukları"
(Difficulties on Theory) adlı bölümünde şöyle yazmıştı:
Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden
sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa
halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş
formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanın-
da gömülü olarak bulamıyoruz... Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka
böyle bağlantılarla dolu değil? (Charles Darwin, The Origin of Species, s.
172, 280)