Page 161 - Müslümanca Konuşmak
P. 161
Harun Yahya (Adnan Oktar) 159
Bu du rum da, id dia edi len uzun dö nü şüm sü re ci için de sa yı-
sız "ara tür ler"in oluş muş ve ya şa mış ol ma la rı ge re kir.
Örneğin geçmişte, balık özelliklerini taşımalarına rağmen, bir
yandan da bazı sürüngen özellikleri kazanmış olan yarı balık-
yarı sürüngen canlılar yaşamış olmalıdır. Ya da sürüngen özel-
liklerini taşırken, bir yandan da bazı kuş özellikleri kazanmış
sürüngen-kuşlar ortaya çıkmış olmalıdır. Bunlar, bir geçiş süre-
cinde oldukları için de, sakat, eksik, kusurlu canlılar olmalıdır.
Evrimciler geçmişte yaşamış olduklarına inandıkları bu hayali
varlıklara "ara-geçiş formu" adını verirler.
Eğer gerçekten bu tür canlılar geçmişte yaşamışlarsa bunla-
rın sayılarının ve çeşitlerinin milyonlarca hatta milyarlarca
olması gerekir. Ve bu garip canlıların kalıntılarına mutlaka fosil
kayıtlarında rastlanması gerekir. Darwin, Türlerin Kökeni'nde
bunu şöyle açıklamıştır:nu şöy le açık la mış tır:
Eğer te orim doğ ruy sa, tür le ri bir bi ri ne bağ la yan sa yı sız ara-ge çiş
çe şit le ri mut la ka ya şa mış ol ma lı dır... Bun la rın ya şa mış ol duk la rı -
nın ka nıt la rı da sa de ce fo sil ka lın tı la rı ara sın da bu lu na bi lir.
(Char les Dar win, The Ori gin of Spe ci es: A Fac si mi le of the First
Edi ti on, Har vard Uni ver sity Press, 1964, s. 179)
Ancak bu satırları yazan Darwin, bu ara formların fosillerinin
bir türlü bulunamadığının da farkındaydı. Bunun teorisi için
büyük bir açmaz oluşturduğunu görüyordu. Bu yüzden,
Türlerin Kökeni kitabının "Teorinin Zorlukları" (Difficulties on
Theory) adlı bölümünde şöyle yazmıştı:
Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemiş-
se, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz?
Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam