Page 82 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 82
84 MEKTUBÂT
ِ
ِ
ةتباث ِ ءٰٓ ايشَه ْا قئٰٓ اقح Cümlesi, onların Kaide-i Külliyeleridir. Ve Cenab-
ٌ َ َ
َ ْ
َ َ
ُ
ِ
لثمَك
ı Hakk'ın ء َ ځ ه ِ ِ س يَل mazmunu üzere, hiçbir şey ile müşabeheti
ٌ ْ ْ ْ َ
yok. Tahayyüz ve tecezziden münezzehtir. Mevcudatla alâkası,
Hâlıkıyettir. Ehl-i Vahdet-ül Vücudun dedikleri gibi; mevcudat, evham ve
hayalât değil. Görünen eşya dahi, Cenab-ı Hakk'ın âsârıdır. "Heme Ost"
değil, "Heme Ezost"tur. Yani herşey O değil, belki herşey Ondandır. Çünki
hâdisat, ayn-ı Kadîm olamaz. Şu mes'eleyi iki temsil ile fehme takrib
edeceğiz:
B i r i n c i s i : Meselâ bir padişah var. O padişahın hâkim-i âdil
ismiyle bir adliye dairesi var ki, o ismin cilvesini gösteriyor. Bir ismi de
halifedir. Bir meşihat ve bir ilmiye dairesi, o ismin mazharıdır. Bir de
kumandan-ı a'zam ismi var. O isim ile devâir-i askeriyede faaliyet gösterir.
Ordu, o ismin mazharıdır. Şimdi biri çıksa dese ki: "O padişah, yalnız
hâkim-i âdildir; devair-i adliyeden başka daire yok." O vakit bilmecburiye,
adliye memurları içinde, hakikî değil itibarî bir surette, meşihat
dairesindeki Ülemanın evsafını ve ahvalini onlara tatbik edib, zıllî ve
hayalî bir tarzda, hakikî adliye içinde tebaî ve zıllî bir meşihat dairesi
tasavvur edilir. Hem daire-i askeriyeye aid ahval ve muamelâtını yine
farazî bir tarzda, o memurîn-i adliye içinde itibar edib, gayr-ı hakikî bir
daire-i askeriye itibar edilir ve hâkeza... İşte şu halde, padişahın hakikî ismi
ve hakikî hâkimiyeti, hâkim-i âdil ismidir ve adliyedeki hâkimiyettir.
Halife, kumandan-ı a'zam, sultan gibi isimleri hakikî değiller, itibarîdirler.
Halbuki padişahlık mahiyeti ve saltanat Hakikatı, bütün isimleri hakikî
olarak iktiza eder. Hakikî isimler ise, hakikî daireleri istiyor ve iktiza
ediyorlar. İşte Saltanat-ı Uluhiyet Rahman, Rezzak, Vehhab, Hallak, Fa'al,
Kerim, Rahîm gibi pek çok Esma-i Mukaddeseyi hakikî olarak iktiza
ediyor. O hakikî Esma dahi, hakikî âyineleri iktiza ediyorlar. Şimdi Ehl-i
Vahdet - ül vücud madem ه ىها د و ُ َ ِ َ وجوم َه der, Hakaik-i Eşyayı hayal
ُ ْ َ
derecesine indirir. Cenab-ı Hakk'ın Vâcib-ül Vücud ve Mevcud ve Vâhid
ve Ehad İsimlerinin Hakikî Cilveleri ve Daireleri var. Belki âyineleri,
daireleri hakikî olmazsa; hayalî, ademî dahi olsa, onlara zarar etmez. Belki
Vücud-u Hakikînin âyinesinde vücud rengi olmazsa, daha ziyade safî ve
parlak olur. Fakat Rahman, Rezzak, Kahhar, Cebbar, Hallak gibi İsimleri
ise, Tecellileri hakikî olmuyor, itibarî oluyor. Halbuki o Esmalar, Mevcud
İsmi gibi Hakikattırlar, gölge olamazlar; aslîdirler, tebeî olamazlar.