Page 100 - Hz. Musa (as)
P. 100

HZ. MUSA (AS)






                   Bu kıssada bir münafığın, kalbinde hastalık olan insanları nasıl saptıra-
              bileceği çok net bir şekilde anlaşılmaktadır. Münafıklar daima fitne ve karı-
              şıklık için uygun ortamları kollarlar. Burada da en uygun ortam, Hz. Musa
              (as)'ın içlerinde bulunmadığı zamandır. İşte Samiri de böyle bir ortamda or-
              taya çıkmıştır. Daha önce de bu insanlardan bir kısmı puta tapmaya eğilim-
              lidir. Hz. Musa (as)'dan kendileri için böyle bir put yapmasını isteyen bir ta-

              kım kimselerin  bu zaafını da Samiri bilmektedir. Tam onların isteği olan ve
              sapmalarını sağlayacak bir yöntem bulmuştur. Bunu kullanarak onların se-
              veceği buzağı heykelini yapmıştır. Bu yaptığı sapkınlığı kendi düşük aklın-
              ca savunmak için heykelin güya Hz. Musa (as)'ın da ilahı olduğunu ve Hz.
              Musa (as)'ın onu unuttuğunu (Allah'ı tenzih ederiz) iddia etme ahlaksızlığı-
              nı göstermiştir.
                   Aslında Hz. Harun (as) kavmini uyarmış, yanlış yola saptıklarını, fitne-
              ye düşürüldüklerini onlara anlatmıştı. Fakat buna rağmen onun sözlerine
              itaat etmediler. Kuran'da bu gerçek şöyle anlatılır:
                   An dol sun, Ha run bun dan ön ce on la ra: "Ey kav mim, ger çek ten siz
                   bu nun la fit ne ye dü şü rül dü nüz (de nen di niz). Si zin asıl Rab bi niz
                   Rah man (olan Al lah)dır; şu hal de ba na uyun ve em ri me ita at edin"
                   de miş ti. De miş ler di ki: "Mu sa bi ze ge ri ge lin ce ye ka dar ona (bu za ğı -
                   ya) kar şı bel bü küp önün de eğil mek ten ke sin lik le ay rıl ma ya ca ğız."
                   (Ta ha Su re si, 90-91)
                   (Mu sa da ge lin ce:) "Ey Ha run" de miş ti. 'On la rın sap tık la rı nı gör dü -
                   ğün za man se ni (On la ra mü da ha le et mek ten) alı ko yan ney di?"
                   "Ni ye ba na uy ma dın, em  ri me baş mı kal dır dın?"
                   De di ki: "Ey an ne min oğ lu, sa ka lı mı ve ba şı mı tu tup-yol ma. Ben, se -
                   nin: "İs ra ilo ğul la rı ara sın da ay rı lık çı kar dın, sö zü mü önem se me -
                   din" de men den en di şe edip kork tum." (Ta ha Su re si, 92-94)
                   ...(ki Ha run ona:) "An nem oğ lu, bu top lu luk be ni za yıf lat tı (hır pa la -
                   yıp güç süz leş tir di) ve ne re dey se be ni öl dür me ye gi riş ti ler. Ba ri sen
                   düş man la rı se vin di re cek bir şey yap ma ve be ni bu za lim ler top lu lu -
                   ğuy la bir lik te kıl ma (say ma)" de di.
                   (Mu sa yal va rıp) De di ki: "Rab bim, be ni ve kar  de şi mi ba ğış la, bi zi





                                                98
   95   96   97   98   99   100   101   102   103   104   105