Page 683 - Yaratılış Atlası 3. Cilt
P. 683

Harun Yahya






                 erdem düşüncesi ne olurdu? Gattaca adlı filmde betimlenen ürkütücü "genotokrasi"yi düşünün. Çocukların,
                 doğduklarından hemen sonra, DNA'larında yazılı zihinsel yeteneklerine ve meslek potansiyellerine göre
                 kastlara ayrıldıkları bir dünya.  190

                 Collins makalesinde, insanlara ait davranışların genlerde kodlu olduğu iddiasının mantıksızlığını,
             biyolog John Joe McFadden'dan alıntı yaptığı bir benzetme ile şöyle anlatmaktadır:
                 Biyolog John Joe McFadden tarafından sunulan bir benzetmeyi kullanırsak; özgün davranışlarımızı ve zih-

                 nimizin diğer ürünlerini kodlayan genleri aramak, İmparator Konçertosunu bulmak için bir kemanın telleri-
                 ni veya piyanonun tuşlarını incelemeye benzemektedir. Aslında, insan genomu, yaklaşık 30 bin genimizden
                 her birinin, moleküler biyoloji olarak bilinen fevkalade ve muazzam konserde çalan özel bir enstrümanı tem-
                 sil ettiği en büyük orkestralardan biri olarak düşünülebilir. Her enstrüman önemlidir ve her biri doğru (ve

                 oldukça karmaşık) sesi oluşturmak için ahenk içinde olmalıdır. Benzer şekilde, genler de beynin gelişmesi
                 için son derece önemlidir ve fonksiyonel nöronlar ve sinir ileticiler üretebilmek için "ahenk içinde" olmalı-
                 dırlar. Ancak bu kesin olarak genlerin akıl oluşturduğu anlamına gelmemektedir, aynı bir viyola veya piko-
                 lonun (küçük flüt) sonat yapamaması gibi.      191

                 Collins, yazısının sonunu ise çok önemli bir gerçeğe ayırmaktadır. İnsanı insan yapan özelliklerin
             DNA'dan kaynaklanmadığını bilmemizin başka bir önemli nedeni daha var diyen Collins, Allah'ın üs-
             tün yaratışına dikkat çekmektedir:

                 Birçoğumuz için, DNA'nın insanlığımızın esas maddesi olduğu fikrini reddetmek için bilimin mekaniğinin
                 dışında çok güçlü bir neden daha var. Bu, çok büyük bir gücün varlığına olan inançtır... bazı bilim adamları
                 ve yazarlar manevi eğilimi tamamen hurafe olarak kabul etmektedirler. (Hiç şüphesiz bu onların çok büyük

                 bir yanılgısıdır.) Nitekim Richard Dawkins, "bizler DNA tarafından inşa edilmiş ve amacı aynı DNA'nın kop-
                 yalarını üretmek olan makineleriz. Bu her canlı nesnenin yaşamak için tek nedenidir" tespitinde bulunmuş-
                 tur. Gerçekten öyle mi? İnsan olmayı, bir bakteri veya böcek olmaktan ayıran bir şey yok mu?
                 Genetik ve moleküler biyoloji, her çağda ve tüm insan kültürlerinde ortak olan evrensel doğru ve yanlış an-

                 layışının nasıl ortaya çıktığını açıklayabilir mi? Yunanca'da agape (merhamet-sevgi) denen bencil olmayan
                 sevginin nedenini açıklayabilir mi? DNA'mız riske girecek olsa bile başkaları için fedakarlıkta bulunmanın
                 nedenini açıklayabilir mi? Evrimsel psikologlar genlerin etkin olarak yayılmasını engelleyen insan davranış-
                 ları için çeşitli açıklamalar sunarken, bu iddialar bize gerçek dışı geliyor.

                 Bilimin varlığımızın sırlarını tek başına elinde bulundurduğu fikri tek başına bir din haline geldi... Bilim el-
                 bette ki doğayı anlamanın doğru yolu; ancak bilim bize, insan kimliğinin, doğanın ve bununla beraber bili-
                 min alanı dışında kalan başka yönleri olduğunu inkar etmemiz için hiçbir sebep vermez.            192

                 Collins'in de dikkat çektiği gibi, şekerden, fosfattan ve karbon-hidrojen-azot-oksijen bileşiklerinden
             oluşan molekül zincirlerinin insana sevgi, bağlılık, sanattan zevk alma, sevinme, annelik hissi, sahiplen-
             me, hırs, fedakarlık gibi hisler kazandırmaları imkansızdır. İnsan, ruhu yok sayıldığında, sadece bir et
             ve kemik yığınıdır. Bu et ve kemik yığınının düşünmesini, matematik hesapları yapmasını, yediği yeme-
             ğin lezzetinden zevk almasını, görmediği bir dostunu özlemesini, gördüğü bir güzellikten hoşlanması-

             nı sağlayan, kendileri de maddesel varlıklar olan genler değildir. İnsan, Allah'ın yarattığı, bedeninden
             ayrı olarak ruh verdiği bir varlıktır. İnsan, bedeninden, genlerinden, beyninden ve hücrelerinden çok
             daha ayrı, farklı bir varlıktır. İnsanın ruh sahibi bir varlık olduğu Kuran'da şöyle haber verilmiştir:

                 Ki O, yarattığı herşeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır. Sonra onun soyu-
                 nu bir özden (sülale'den), basbayağı bir sudan yapmıştır. Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona Ru-
                 hundan üfledi. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz? (Secde Suresi, 7-

                 9)
                 İnsanın ruhu, Allah'ın Kendisi'nden üflediği ruhtur. Allah'ın varlığını ve insanın sahip olduğu me-
             tafizik özellikleri kabul etmek istemeyen evrimci materyalistler, "herşey genlerde kodlu" yalanını öne

             sürerek insanları bu gerçekten uzak tutmak istemektedirler. Oysa, genlerin insan ruhunu yaratamaya-
             cakları açıkça ortadadır; buna körü körüne saplanmışlardır.
                 Bu sapkın inanç aslında yeni de değildir. Tarih boyunca "putperestlik" olarak bilinmiştir. Antik put-






                                                                                                                          Adnan Oktar    681
   678   679   680   681   682   683   684   685   686   687   688