Page 19 - Yaşamın ve Evrenin Kökeni Konferansı
P. 19

Teknik ve Bilim Araştırma Vakfı

            gerektiği kanaatini doğurdu. İhtisas eğitiminin başlıca hedeflerinden biri
            öğrenciye bilimsel deliller aracılığıyla bağımsız düşünmeyi ve uzmanlar
            ne derse desin, sadece delillere dayanarak sonuçlara varmayı öğretmesidir.
            Ben de bağımsız düşünmeyi öğrenmeye başlamışken lisans eğitimim es-
            nasında sormadığım bazı soruları sormaya başlamıştım. Bu sorulardan
            biri hayatın kökenine dairdi. Biyokimyasal sistemlerdeki mükemmel
            tasarım, karmaşıklık ve ustalık beni bu soruyu sormaya itmişti. Öğrenmek
            istediğim şuydu: Bilim camiası böylesine olağanüstü biyokimyasal sistemleri
            nasıl olup da mekanik süreçlerle açıklayabiliyordu? 30 sene önce bilim ca-
            miasının öne sürdüğü tezler acınacak derecede yetersizdi ve bu beni
            oldukça şaşırtmıştı. Bunları görünce sadece kimyasal ve fiziksel süreçlerin
            hayatın kökenini açıklayamayacağına inandım. Bu farkındalığım, tasarım
            ve biyokimyasal sistemlerdeki olağanüstülük ile bir araya gelince, sadece
            entelektüel sebeplerden dolayı bir Yaratıcı olması gerektiği ve bu Yaratıcı’nın
            evreni yoktan yarattığı sonucuna vardım. Bu kanaate 30 yıl önce vardım.
            Sonra ortaya çıkan yeni bilimsel deliller de Allah’ın varlığına dair inancımı
            teyit eder nitelikte oldu. Biyokimyanın sunduğu deliller ile Allah’ın varlığı
            çok açıkça görülüyor, dahası hayatın kökenine dair evrimsel sorunlar
            özellikle son 30 yıl öncesine kıyasla Yaratıcı’nın varlığının delillerini güç-
            lendiriyor.
                Şimdi bir biyokimyager olarak Yaratıcı’nın neden var olması gerektiğini
            anlatmak istiyorum. Bu görüşümü üç anahtar kelimeyle özetleyeceğim:
            Parmak İzleri, Başarısızlık ve Meydana Getirme.

                PARMAK İZLERİ: Biyokimyasal sistemlerde Yaratıcı’nın eseri, par-
                mak izleri görülmektedir.
                Bir biyokimyager olarak dikkate değer bulduğum konulardan biri
            hücredeki kimyasal sistemlerin ayırıcı özelliklerinin insan elinden çıkmış
            bir eserdeki özelliklerle birebir aynı olması. Diğer bir deyişle insanlar
            herhangi bir objeyi ya da aleti tasarladığı, yaptığı ya da keşfettiği zaman, o
            tasarımda bir aklın belirleyici özelliklerini bırakır. Aynı özelliklerin biyo-
            kimyasal sistemlerin temelinde var olması beni çok etkiliyor. Eğer belirli
            yapılar insan aklının varlığına işaret ediyorsa ve bu özellikleri hücredeki
            biyokimyasal sistemlerde de görebiliyorsak, canlılık söz konusu olduğunda
            tüm bunları bir “Aklın” eseri olarak düşünmemiz gerekmez mi?


                                                                              17
   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24