Page 193 - Kıyamet Günü
P. 193
Adnan Oktar (Harun Yahya)
Neo-Dar wi nizm ve Mu tas yon lar
Darwinistler ise bu duruma kendilerince bir çözüm bulabilmek
için 1930'ların sonlarında, "Modern Sentetik Teori"yi ya da daha
yaygın ismiyle neo-Darwinizm'i ortaya attılar. Neo-Darwinizm,
doğal seleksiyonun yanına "faydalı değişiklik sebebi" olarak mutas-
yonları, yani canlıların genlerinde radyasyon gibi dış etkiler ya da
kopyalama hataları sonucunda oluşan bozulmaları ekledi. Bugün
de hala bilimsel olarak geçersiz olduğunu bilmelerine rağmen, Dar-
winistlerin savunduğu model neo-Darwinizm'dir. Teori, yeryü-
zünde bulunan milyonlarca canlı türünün, bu canlıların, kulak, göz,
akciğer, kanat gibi sayısız kompleks organlarının "mutasyonlara",
yani genetik bozukluklara dayalı bir süreç sonucunda oluştuğunu
iddia etmektedir. Ama teoriyi çaresiz bırakan açık bir bilimsel gerçek
vardır: Mutasyonlar canlıları geliştirmezler, aksine her zaman için
canlılara zarar verirler. Çernobil, Hiroşima, Nagazaki'de meydana
gelen dehşet verici görüntüler tam olarak mutasyonların meydana
getirdiği sonuçlardır. Düzgün yapıdaki organizmalar mutasyonların
etkisiyle ölmüş veya şiddetli zarar görmüştür.
Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzene sahip-
tir. Bu molekül üzerinde oluşan herhangi bir tesadüfi etki ancak zarar
verir. Amerikalı genetikçi B. G. Ranganathan bunu şöyle açıklar:
Mutasyonlar küçük, rasgele ve zararlıdırlar. Çok ender olarak mey-
dana gelirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu üç özellik, mutas-
yonların evrimsel bir gelişme meydana getiremeyeceğini gösterir.
Zaten yüksek derecede özelleşmiş bir organizmada meydana gele-
bilecek rastlantısal bir değişim, ya etkisiz olacaktır ya da zararlı.
Bir kol saatinde meydana gelecek rasgele bir değişim kol saatini ge-
191