Page 499 - Risale-i Nur - Sözler
P. 499

YİRMİSEKİZİNCİ  SÖZ                                                                                                         501


             Demek en yukarı hullenin güzelliğinden tut, tâ kemik içindeki iliklere
           kadar,  birer  hissin  birer  Latifenin  medar-ı  zevki  olduğunu  Hadîs  işaret
           ediyor. Evet "Hurilerin yetmiş hulleyi giymeleri ve bacaklarındaki kemik-
           lerin ilikleri görünmesi" tabiriyle Hadîs-i Şerif işaret ediyor ki: İnsanın ne
           kadar hüsünperver ve zevkperest ve zînete meftun ve Cemâle müştak duy-
           guları ve hassaları ve kuvaları ve latifeleri varsa, umumunu memnun edip
           doyuracak ve herbirisini ayrı ayrı okşayıp mes'ud edecek, maddî ve manevî
           her  nevi  Zînet  ve  Hüsn-ü  Cemâle  Huriler  câmi'dirler.  Demek  Huriler
           Cennet'in aksam-ı zînetinden yetmiş tarzını, bir tek cinsten olmadığından
           birbirini setretmeyecek surette giydikleri gibi; kendi vücudlarından ve nefis
           ve cisimlerinden, belki yetmiş mertebeden ziyade ayrı ayrı Hüsün ve Cemâ-
                                                       ِ
                                                                   ٓ
           lin  aksamını  gösteriyorlar.    يعَلاْا ُّذَلتو سفنَلاْا  هيٓهتتَ ام اهيفو    İşaretinin
                                                   ُ ْ
                                      ُ ُ ْ
                                                                    َ
                                              َ َ
                                                          َ ْ َ َ َ
                                                 ُ
           Hakikatını gösteriyorlar. Hem Cennet'te lüzumsuz, kışırlı ve fuzuli maddeler
           olmadığından; Ehl-i Cennet'in ekl ve şürbünden sonra kazuratı olmadığını,
           Hadîs-i Şerif beyan ediyor. Mâdem şu süflî dünyada, en âdi zîhayat olan
           ağaçlar, çok tegaddi ettikleri halde kazuratsız oluyorlar. En yüksek Tabaka-
           i Hayat olan Cennet Ehli, neden kazuratsız olmasın?

             Sual: Ehadîs-i Şerifede denilmiştir ki: "Bazı Ehl-i Cennet'e, dünya kadar
           bir yer veriliyor, yüzbinler kasr, yüzbinler Huri İhsan ediliyor." Birtek adama
           bu  kadar  şeylerin  ne  lüzumu  var,  ne  ihtiyacı  var,  nasıl  olabilir  ve  ne
           demektir?

             Elcevab:  Eğer  İnsan  yalnız  camid  bir  vücud  olsaydı  veyahut  yalnız
           mideden ibaret nebatî bir mahlûk olsaydı veyahut yalnız mukayyed, ağır ve
           muvakkat  ve  basit  bir  zât-ı  cismaniye  ve  bir  cism-i  hayvanîden  ibaret
           olsaydı; öyle çok kasırlara, çok Hurilere lâyık ve mâlik olmazdı. Fakat İnsan,
           öyle câmi' bir Mu’cize-i Kudrettir ki; hattâ şu dünya-yı fânide, şu kısa bir
           ömürde, şu inkişaf etmemiş bazı letaifinin ihtiyacı cihetiyle bütün dünyanın
           saltanatı, serveti ve lezaizi  verilse.. belki hırsı tok olmayacaktır. Halbuki
           ebedî  bir  Dâr-ı  Saadette,  nihayetsiz  istidada  mâlik,  nihayetsiz  ihtiyaçlar
           lisanıyla, nihayetsiz arzular eliyle, nihayetsiz bir Rahmetin kapısını çalan bir
           İnsan;  elbette  Ehadîste  beyan  olunan  İhsanat-ı  İlâhiyyeye  mazhariyeti
           makuldür  ve  haktır  ve  Hakikattır.  Ve  şu  Hakikat-ı  Ulviyeye  bir  temsil
           dûrbîniyle rasad edeceğiz. Şöyle ki:

             Bu  dere  bahçesi  gibi,  (Hâşiye)  şu  Barla bağ ve bahçelerinin herbirinin
                  ------------------
             (Hâşiye): Sekiz sene Kemal-i Sadakatla bu fakire Hizmet eden Süleyman'ın bahçesidir ki, bir
           veya iki saat zarfında şu Söz orada yazıldı.
   494   495   496   497   498   499   500   501   502   503   504