Page 57 - Risale-i Nur - Sözler
P. 57
Mukaddime
Birkaç işâretle başka yerlerde yâni Yirmiikinci, Ondokuzuncu,
Yirmialtıncı Sözlerde îzah edilen birkaç mes'eleye işâret ederiz.
BİRİNCİ İŞARET: Hikâyedeki sersem adamın o emin arkadaşıyla,
’’Üç Hakikatları’’ var.
Birincisi: Nefs-i emmârem ile Kalbimdir.
İkincisi: Felsefe şâkirdleriyle, Kur'an-ı Hakîm Tilmizleridir.
Üçüncüsü: Ümmet-i İslâmiyye ile millet-i küfriyyedir.
Felsefe şâkirdleri ve millet-i küfriyye ve nefs-i emmârenin en müdhiş
dalâleti, Cenab-ı Hakk'ı tanımamaktadır. Hikâyede nasıl emin adam
demişti: "Bir harf kâtibsiz olmaz, bir kanun hâkimsiz olmaz." Biz de deriz:
Nasılki bir Kitab, bâhusus öyle bir Kitab ki; her kelimesi içinde küçük
kalemle bir Kitab yazılmış. Her harfi içinde ince kalem ile muntazam bir
Kaside yazılmış. Kâtibsiz olmak, son derece muhaldir. Öyle de, şu Kâinat
nakkaşsız olmak, son derece muhal-ender muhaldir. Zira bu Kâinat öyle bir
Kitabdır ki; her sahifesi çok Kitabları tazammun eder. Hattâ, her kelimesi
içinde bir Kitab vardır. Her bir Harfi içinde bir Kaside vardır. Yeryüzü bir
sahifedir. Ne kadar Kitab, içinde var. Bir ağaç bir Kelimedir. Ne kadar
sahifesi vardır. Bir meyve bir harf; bir çekirdek, bir noktadır. O noktada
koca bir ağacın proğramı, fihristesi var. İşte böyle bir Kitab, Evsaf-ı Celâl
ve Cemâle, nihayetsiz Kudret ve Hikmete mâlik bir Zât-ı Zülcelâl'in Nakş-ı
Kalem-i Kudreti olabilir. Demek, Âlemin şuhûduyla, bu Îman lâzımgelir.
İllâ ki, dalâletten sarhoş olmuş ola...
Hem nasılki, bir hâne ustasız olmaz. Bâhusus öyle bir hâne ki: Hârika
san'atlarla, acîb nakışlarla, garib zînetlerle tezyin edilmiş. Hattâ herbir
taşında, bir saray kadar san'at dercedilmiş. Ustasız olmak, hiçbir