Page 530 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 530

244                                                                         YİRMİYEDİNCİ  MEKTUBDAN


          millet yaşamaz" hükmü bu noktaya işarettir. Küfr-ü mutlak olduğu zaman,
          Hakikat-ı  halde  yaşanmaz.  Onun  için  Kur'an-ı  Hakîm,  bu  asırda  bir
          Mu'cize-i Maneviyesi olarak Risale-i Nur Şakirdlerine bu Dersi vermiş ki;
          küfr-ü mutlaka, anarşistliğe karşı sed çeksin. Hem çekmiş. Evet Çin'i, hem
          yarı Avrupa'yı ve Balkan'ları istilâ eden bu cereyana karşı bizi muhafaza
          eden  Kur'an-ı  Hakîm'in  bu  Dersidir  ki;  o  hücuma  karşı  sed  çekmiş,  bu
          suretle o tehlikeye karşı çare bulmuştur.

                 Demek  bir  Müslüman  mümkün  değil,  başka  bir  Dine  girip,  ya
          hristiyan  ve  yahudi,  hususan  bolşevik  gibi  olmak...  Çünki  bir  İsevî
          müslüman  olsa,  İsa  Aleyhisselâm'ı  daha  ziyade  sever.  Bir  musevî
          Müslüman  olsa,  Musa  Aleyhisselâm'ı  daha  ziyade  sever.  Fakat  bir
          Müslüman,  Muhammed  Aleyhissalâtü  Vesselâm'ın  zincirinden  çıksa,
          Dinini bıraksa, daha hiçbir Dine girmez, anarşist olur; Ruhunda kemalâta
          medar hiçbir halet kalmaz. Vicdanı tefessüh eder, hayat-ı içtimaiyeye bir
          zehir olur.

                 Onun  için  Cenab-ı  Hakk'a  şükür  Kur'an-ı  Hakîm'in  İşarat-ı
          Gaybiyesi ile Kahraman Türk ve Arab milletleri içinde Lisan-ı Türkî ve
          Arabî  ile  bu  asrı  kurtaracak  bir  Mu'cize-i  Kur'aniyenin  Risale-i  Nur
          namıyla bir dersi İntişara başlamış. Ve onaltı sene evvel altıyüzbin adamın
          İmanını  kurtardığı  gibi,  şimdi  milyonlardan  geçtiği  sabit  olmuş.  Demek
          Risale-i Nur; beşeri anarşilikten kurtarmağa bir derece vesile olduğu gibi,
          İslâm'ın  iki  Kahraman  Kardeşi  olan  Türk  ve  Arab'ı  birleştirmeye,  bu
          Kur'anın  Kanun-u  Esasîlerini  neşretmeğe  vesile  olduğunu  düşmanlar  da
          tasdik ediyorlar.

                 Madem bu zamanda küfr-ü mutlak Kur'an'a karşı çıkıyor. Küfr-ü
          mutlakta cehennemden ziyade dünyada da daha büyük bir cehennem var.
          Çünki  ölüm  madem  öldürülmüyor.  Her  gün  beşerde  otuzbin  cenaze
          ölümün  devamına  şehadet  ediyor.  Bu  ölüm  küfr-ü  mutlaka  düşenlere,
          yahut  taraftar  olanlara;  hem  şahsın  i'dam-ı  ebedîsi  ve  bütün  geçmiş,
          gelecek  akrabalarının  da  i'dam-ı  ebedîsi  olarak  düşündüğü  için,
          Cehennem'den on defa daha fazla dehşetli Cehennem azabı çeker. Demek
          o  Cehennem  azabını  küfr-ü  mutlakla  Kalbinde  duyuyor.  Çünki  herbir
          insan  akrabasının  Saadetiyle  mes'ud,  azabıyla  muazzeb  olduğu  gibi..
          Allah'ı inkâr edenlerin itikadlarınca bütün o Saadetleri mahvoluyor, yerine
          azablar  geliyor.  İşte  bu  zamanda,  bu  dünyada  bu  manevî  Cehennemi
          insanların Kalbinden izale eden tek bir çaresi var: O da Kur'an-ı Hakîm'dir.
          Ve bu zamanın fehmine göre onun bir Mu'cize-i Maneviyesi olan Risale-i
          Nur Eczalarıdır.
   525   526   527   528   529   530   531   532   533   534   535