Page 141 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 141
İLK HAYATI 143
Bu parça; meb'uslara ve umum kumandanlara ve Ulemalara
okutturulmakla, reisle şiddetli bir münakaşaya sebebiyet verir. Bir gün
divan-ı riyasette, elli altmış meb'us içinde, karşılıklı Fikir teatisinde, M.
Kemal Paşa:
- Sizin gibi Kahraman bir Hoca bize lâzımdır; sizi, yüksek
Fikirlerinizden istifade etmek için buraya çağırdık. Geldiniz, en evvel
Namaza dair şeyleri yazdınız, aramıza ihtilâf verdiniz, der. Bu söz
üzerine; Bediüzzaman, birkaç makul cevabı verdikten sonra, şiddetle ve
hiddetle iki parmağını ileri uzatarak:
- Paşa.. paşa! İslâmiyette, İmandan sonra en yüksek Hakikat Namaz-
dır. Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduddur, der. Fakat paşa
tarziye verir, ilişemez.
Bediüzzaman, Ankara'da bulunduğu müddetçe, en birinci maksadı
olan, Şark Darülfünununun te'sisi için uğraşmaktan kat'iyyen geri
durmadı.
Bir gün meb'uslar heyetine der:
- Bütün hayatımda bu Darülfünunu takib ediyorum. Sultan Reşad ve
İttihadcılar, yirmi bin altın lira verdiler. Siz de o kadar ilâve ediniz...
O zaman, yüz elli bin banknot vermeye karar verdiler. Bunun
üzerine, "Bunu meb'uslar imza etmelidirler" der. Bazı meb'uslar diyorlar
ki:
- Yalnız; sen, Medrese usuliyle, sırf İslâmiyet noktasında gidiyorsun;
halbuki şimdi garblılara benzemek lâzım.
Bediüzzaman:
- O Vilâyât-ı Şarkiye, Âlem-i İslâmın bir nevi merkezi hükmündedir;
fünun-u cedide yanında, Ulûm-u Diniye de lâzım ve elzemdir. Çünkü:
Ekser Enbiyanın Şarkta, ekser hükemanın garbda gelmesi gösteriyor ki;
Şarkın terakkiyatı Dinle kaimdir. Başka vilâyetlerde sırf fünun-u cedide
okuttursanız da, Şarkta her halde; millet, vatan maslahatı namına, Ulûm-u
Diniye esas olmalıdır. Yoksa, Türk olmayan Müslümanlar, Türke hakikî
Kardeşliğini hissedemiyecek. Şimdi, bu kadar düşmanlara karşı Teavün
ve Tesanüde muhtacız. Hattâ bu hususta size bir hakikatlı misâl vereyim: