Page 509 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 509

EMİRDAĞ   HAYATI                                                                                                          511


           çeksem yine bu milletin Îmanına ve Saadetine Hizmet için burada kalma-
           ğa -Kur'andan aldığım Dersle- karar verdim ve vermişiz.

               Sâniyen:  Bana  karşı  hürmet  yerine  hakaret  görmek  noktasını,
           Mektubunuzda  beyan  ediyorsunuz  "Mısır'da,  Amerika'da  olsa  idiniz;
           tarihlerde hürmetle yâdedilecekdiniz!" diye yazıyorsunuz.

               Aziz,  dikkatli  Kardeşim;  biz,  İnsanların  hürmet  ve ihtiramından  ve
           şahsımıza aid hüsn-ü zan ve ikram ve tahsinlerinden, mesleğimiz itiba-
           riyle cidden kaçıyoruz. Hususan, acib bir riyakârlık olan şöhret-perestlik
           ve câzibedar bir hodfüruşluk olan tarihlere şa'şaalı geçmek ve İnsanlara
           iyi  görünmek  ise,  Nurun  bir  Esası  ve  mesleği  olan  İhlâsa  zıddır  ve
           münafidir. Onu arzulamak değil, bilâkis şahsımız itibariyle ondan ürkü-
           yoruz. Yalnız Kur'anın Feyzinden gelen ve İ’caz-ı Mânevîsinin Lemeatı
           olan  ve  Hakikatlarının  Tefsiri  bulunan  ve  Tılsımlarını  açan  Risale-i
           Nur'un  revacını  ve  herkesin  Ona  ihtiyacını  hissetmesini  ve  pek  yüksek
           kıymetini herkes takdir etmesini ve Onun pek zâhir mânevî Keramatını
           ve Îman noktasında,  zendekanın bütün dinsizliklerini mağlûb ettiklerini
           ve  edeceklerini  bildirmek,  göstermek  istiyoruz  ve  Onu  Rahmet-i  İlâhi-
           ye'den bekliyoruz.

               Şahsıma aid ehemmiyetsiz ve cüz'î bir maddeyi Hâşiye olarak beyan
           ediyorum:

               Madem  Receb  Bey  ve  Kara  Kâzım,  seninle  dost  ve  zannımca  eski
           Said'le  de  münasebetleri  var,  onlardan  iyilik  istemek  değil,  belki  bana
           karşı,  selefleri  gibi  mânasız,  lüzumsuz  tazyik  ve  zulme  meydan
           vermesinler.  Hakikaten  buranın  maddî  ve  mânevî  havasiyle  imtizaç
           edemiyorum. Sıkıntılarım pek fazla. İkametgâhımı, hem dışarıdan, hem
           içeriden kilitliyorum. Her cihetle yalnızım. Ve bir cihette de; komşusuz,
           sıkıntılı bir odada, hasta bir halde hayatımı geçiriyorum. Bâzan bir günü,
           Denizli'de bir ay hapisten fazla beni sıkmış. Bu yirmi sene dehşetli zulüm
           ile  hürriyetime  ve  serbestiyetime  ilişmek  artık  yeter!  Zâten  iki  sene
           mahkemelerin  tedkikatiyle  ve  aleyhimdeki  münafıkların  plânları  akîm
           kalmasiyle kat'iyyen tebeyyün etmiş ki; şahsımda ve Nurlarda, bu vatan
           ve millete zarar tevehhüm etmekle daha kimseyi kandıramazlar. Ben de
           herkes  gibi  hürriyetime  sahib  olsam,  belki  tebdil-i  hava  için  mutedil
           havası  bulunan  bu  kazanın bâzı köylerine gitmeme müsaadekâr bir iş'ar
   504   505   506   507   508   509   510   511   512   513   514