Page 631 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 631

TAHLİLLER                                                                                                                         633



                                Bediüzzaman’ı zehirlediler

               Bundan  yedi  sene  önce;  kanunların  çiğnendiği,  beşer  haklarının
           çarmıha  gerildiği,  hürriyetlerin  hiçe  sayıldığı,  şahsî  arzu  ve  ihtirasatın
           kanunlardan  üstün  tutulduğu  bir  devr-i  rezilânede,  Afyon  Vilâyetinin
           Emirdağ kazasına seksenlik bir İhtiyar, bir Din Âlimi sürülüyor. Nüfus
           kütüğüne  kaydettirilip  burada  ikamete  mecbur  ediliyor.  Tek  gayesi,
           Kur'ân-ı Kerîm'in Ahkâmını Tebliğ, İnsanları doğruya, iyiye ve namus-
           luluğa  sevketmek  olan  bir  Fikir  Adamı,  nefyediliyor...  Her  cephesinde
           kan döktüğü kendi öz yurdunda, Engizisyon Mahkemelerinin dahi İnsan
           oğluna  reva  görmeyeceği  zulme,  işkencelere  tâbi  tutuluyor.  Sakalına,
           bıyığına,  kılık  kıyafetine  karışılıyor;  jandarma  dipçikleri  altında  ölüme
           mahkûm ediliyor.

               Sürgün  olarak  gönderildiği  yerde  dahi rahat  bırakılmıyor.  Ecdadın-
           dan  misafirperverliği,  ihtiyarların,  garip  ve  kimsesizlerin  yardımına
           koşmayı miras alan her Türk gibi, bu kaza halkı da, ilmî Eserleriyle, ef'al
           ve hareketleriyle müsellem olan bu Zâtın yardımına koşmayı Vicdanî bir
           Vazife telâkki ediyor.

               İslâmın ve ilmin, İzzet ü Vakarını şerefle muhafaza etmesini bilen ve
           asla  dünya  zevkleri  için  mihnet  kabul  etmeyen  bu  Şahsın,  siyasî  hiçbir
           parti ve teşekkülle de kat'iyyen alâkası yoktur.

               Türkiye'de İman ve karakter sahibi her fikir adamına yapıldığı gibi,
           bu kimsenin muhtelif defalar evi aranmış, mahkemelere verilmiş, bütün
           Eserleri,  Mektubları  en  ufak  teferruatına  varıncaya  kadar  müsadere
           edilerek suçsuz yere hapishanelerde süründürülmüştür.

               Evet, suçsuz yere diyoruz. Çünkü; vali ve kaymakamından tutunuz
           da, karakoldaki jandarmasına varıncaya kadar Üstada eza ve cefa etmek,
           hapishanelerde süründürmek bir vesile-i iftihar; şefin gözüne girebilmek,
           terfi-i  makam  edebilmek  gibi  süflî  hırslarla  yanıp  kavrulanlar  için  ise
           bulunmaz bir fırsat olmuştur.

               Bu  zulüm,  bu  işkencenin  sebeblerini,  o  devrin  Dine  karşı  olan
           temayülünde,  vicdan  hürriyetine  ve  İslâmiyete  yaptığı  baskıda  aramak
           lâzımdır. Bu halin, o devirde hiç de acayip olan bir tarafı yoktur. Zira o
           devirde  memlekette;  dinsiz,  materyalist,  behimî  hislerinin  zebûnu  köle
           ruhlu bir nesil yetiştirilmek istenirken, bu Zâtın
   626   627   628   629   630   631   632   633   634   635   636