Page 111 - Bursa
P. 111
Taraçanın binaya bitiştiği sağ köşesinde denize inen iki basamaklı
taştan bir sandal merdiveni görünüyordu. Bu bir karışlık yerde muhafaza
kıtaatına mensup, başı çelik miğferli, silahlı, süngülü bir Mehmet nöbet
beklerdi. Mehmet’in sırtı daima binaya ve gözleri daima denize doğru…
Bir Fransız zabiti ile ecnebi gazeteciler Mehmet’e baktılar, baktılar
ve burada bir nöbetçinin bulunmasına hiçbir mânâ vermediler. Merak
ettiler, bir tercüman vasıtası ile Mehmet’le şöyle konuştular:
-Burada ne yapıyorsun asker arkadaş?
-Nöbet bekliyorum.
-Vazifen nedir bu küçücük yerde?
Mehmet kolunu denize uzattı. İngiliz zırhlılarını göstererek:
-Bunları gözetliyorum.
-Onlara karşı ne yapacaksın?
-Eğer buraya karşı bir tecavüze kalkışırlarsa def edeceğim!
Bir tek Mehmet ve bir sürü zırhlı!
Fakat bu bir tek Mehmet’in bin sürü zırhlıdan daha müthiş bir
kuvveti vardı.
Bütün oradakiler derin bir hayranlıkla birbirine bakıştılar. Fransız
zabiti sapsarı kesilmişti, titrek bir sesle söyledi:
- Bu asker, her yerde ve her zaman muzafferdir.
Ben dayanamadım, yarım yamalak Fransızcamla onlara bir asker
fazileti gösterdim, dedim ki:
30
- Verdun’daki asker de buna benzer.
Zabit, Verdun ismini ve ona ait bu fikri benim ağzımdan işitir
işitmez elini omzuma koydu, sesinde bir okyanus heyecanı vardı:
- Efendi, dedi. Bu askeri Verdun’dakiler kadar takdis ederim…
Fakat şairimizin, edibimizin ve ressamımızın bu askerden haberi
olmadı.
İkinci heyecanım, tarihten üstündür:
Aynı taraçada dünya muharrirleri ve ajansçıları İsmet Paşa’nın
etrafını aldılar. İngiliz Royter Ajansı’nın muhabiri mahsusu Paşayı müşkül
bir mevkie düşürmek kasdı ile söze başladı:
- Ekselans! Hepimiz namına bir tek sual soracağım.
- Sizi dinliyorum efendi.
30 I. Dünya Savaşı’nda belirleyici rol oynayan Verdun’u Fransızlar 1917 tarihinde Alman
işgalinden kurtarmışlardır.
356