Page 44 - Yazın+E-Dergi Düzen
P. 44
KİMSENİN DEĞİLİZ
Hırçın rüzgar dolu o tokadı yapıştırdı.Tekrardan onun
yüzüme adeta tokat karşısında başımı eğiyordum. Yıllarca
atarcasına çarpıyordu. eğdim. Yıllarca vurduğu yumuklara,
Küçük lambaların yapıştırdığı tokatlaratek bir laf etmedim.
aydınlattığı bu tenha Sövdü sustum yetmedi dövdü yine
sokağın ıslak zeminine sustum. Ama artık bitti. Artık kafasını
yorgun adımlarımı eğen, o erkektir yapar diyen, hep ağzını
bırakarak ilerledim. kapayıp susan ben olmayacağım.
Acımasız rüzgara
sebepsizce meydan okuyordum, ona karşı Eğilmiş başımı, dimdik kaldırıp gözünün
koymaya çalışıyordum... peki neden? Neden içine baktım. Bi an afalladı. Ona karşı
kendime bu soğuk sokakta acı çektiriyordum. koyabileceğimi gördü ve bu onu oldukça
Daha doğrusu kimin yüzünden? ürküttü. Ne yani artık onun her dediğini
O sıcak olmayan, huzurdan ırak küçük yapan sövse de dövse de ağzını bile
açmayan bir kadın olmayacak mıydı?
gecekonduma hiç ulaşamamayı umuyorum.
Ama maalesef ki bu imkansız. Yine her “Yeterrr!!!!” diye bağırdım.
zamanki gibi umutsuzluklara bürüneceğim “Yeter senelerdir her dediğini yaptım
ve yine her zamanki gibi yüzüm gözyaşları ve dövsende tek bir laf etmedim. Erkektir
burnumdan akan kanlarla dolacak... O o yapar deyip sustum. Ama yeter.
küçük gecekondunun kapısını tıklatıp sakince Artık bıktım, artık bana yaptıklarından,
bekledim. bana çektirdiklerinde usandım. Beni
Kapının ardındaki caninin iğrenç sesi öldürsende artık eski ben yokum” dedim.
Hala afallamış gözlerle bana bakıyordu.
kulaklarımda dolup taşarken, ne kadar Evet minnacık da olsa o özgürlük hissini
inanmak istemesem de tir tir titrediğimi fark tattım. Ne kadar güzelmiş kimsenin esiri
ettim... Soğuktan veya saatlerdir dışarıda altında olmamak, ne kadar rahatmış
terlikle dolaşmamdan dolayı değil, biraz özgür olmak, kısacık da olsa o hissi
sonra olacaklardandı. Kapıyı açıp iğrenç yaşayabilmek ne hoşmuş.
gözlerini üzerimde gezdirdi. Daha sonra
elimdeki torbayı alıp hızla içeri geçti. Günlerce Onun gözlerinden alev fışkırırken
susuz kalmışçasına torbanın içindeki zehirleri benimkinden ise mutluluk...Kısa süren
kafasına dikti. Yanındaki koltuğa geçip o bir mutluluk.Biraz önceki afallamış
zehirleri yudumlamasını izlerken bir yandan bakışlarının yerini öfkeli bakışlar aldı.
da konuya girdim. Kafamdaki birkaç tutam saçı eliyle
”Erhan” dedim titrek sesimle. kavrayıp çekmeye başladı. Acımasızca
çekti. “Dur!” dedim dinlemedi. Saçlarımı
‘’Noldu? ’’ bırakıp çenemi tuttu. Gözlerinin içine
”Annem biraz rahatsızlanmışta yanına bakmamı sağlayıp;
gidebilir miyim birkaç günlüğüne?”
Bir anda attığı kahkaha üzerine afalladım. “SEN BENİM KÖLEMSİN”
Sinsice sırıtarak; diye bağırdı. Ve bunu defalarca tekrarladı
“Birkaç günlüğüne öyle mi Tabii ki de hayır
şimdi kes şu gevezeliği de git bana bi bardak “SEN BENİM KÖLEMSİN,
su getir” dedi, sert bir şekilde. SEN BENİM KÖLEMSİN,
Aslında çok da farklı bir cevap beklememiştim SEN BENİM KÖLEMSİN’’
ama en azından birazcık vicdanı varsa izin
verir diye düşündüm.Demek ki yokmuş,
demek ki vicdansızın tekiymiş... Öfkeme
hakim olamayıp aniden ayağa fırladım.
“Ne demek hayır zaten ayda yılda bir izin
veriyorsun bırak da gideyim.”dedim.
Elinde ki şişeyi masaya bırakıp ayağa
kalktı, gözlerini gözlerime dikti. Güçlü
olmak zorundayım. Buna mecburum, evet
bu çok zor biliyorum ama bunu yapmak
zorundayım. Sol yanağıma hüzünlerimle,
mutsuzluklarımla ve umutsuzluklarımla
43