Page 43 - MAKSİMUM BİZ | MART 2020
P. 43
yolculuğunda her gün 9-10 saat yü- rüyorsunuz. Sürekli dağlardan aşağı iniyorsunuz. Bir zamanlar mor tır- naklar isimli bir dağcılık kulübüne rastlamıştım. İlk gördüğümde anlam veremediğim bu kulübün ismi, her adımda daha anlamlı bir hâle geliyor.
Dönüş yolculuğu esnasında dar bir patikadan ilerliyoruz. Yolun sol ta- rafında ulu bir dağ yükseliyor. Sağ tarafında ise 500-600 metre de- rinliğinde bir uçurum var. Biraz ile- ride, üzerinde çanta olan bir cisim görüyoruz. Cisme dikkatli bakınca farkına varıyoruz ki yerde bir adam yatıyor. Hemen adamın yanına ko- şup müdahale ediyoruz. Aynı anda arkadan bir şaşırma nidası ile panik hâlinde koşan bir genç geliyor. İsmi- ni sonradan öğrendiğimiz David’in yanımızdan geçerken ayağı kayıyor ve 2-3 saniyelik bir zaman diliminde uçuruma doğru düştüğünü görüp, kolundan yakalayıveriyoruz. David düşmekten son anda kurtuluyor.
Baygın hâlde bulduğumuz adamın, David’in babası olduğunu öğreni- yoruz ve ikisini de sakinleşmeleri için bir kenara oturtuyoruz. David’in babası John’un bir an başı dönmüş
ve yere düşmüş. Tam o anda da biz çıkagelmişiz. David’in ayağının üs- tüne basamadığını görünce çevre kasabalardan bir at çağırıyoruz ve yolun geri kalanına at üstünde de- vam etmek zorunda kalıyor. Yola at üstünde devam etmenin gerçekten kötü bir şans olup olmadığını düşü- nüyorum. Vedalaştıktan sonra yolla- rımız ayrılıyor ve yaşanan olayların da etkisiyle tüm dikkatimizi tekrar yola veriyoruz. Olaylardan önceki bitkin hâlimizden eser kalmıyor.
Yolculuğa başladığımız yer olan Lukla’ya ulaştığımızda, günler son- ra ilk defa sıcak su ile duş alıyoruz. Bunca zorluğun üstesinden gelerek tamamladığımız bu yolculuğun ver- diği huzuru anlatmak pek mümkün değil. Yolculuk boyunca birçok defa kendinizi ve hayatı sorguluyorsu- nuz. Gücünüzün bittiğini düşün- düğünüz, bir adım daha atama- yacağınızı sandığınız anlarda bile yola devam ediyorsunuz. Şimdi bu yolculuk, hayatımın geri kalanı gibi aklımın bir köşesinde anı olarak ya- şıyor. Öyle bir anı ki her yolculukta olduğu gibi yola çıkmadan önceki kişi ile sonraki kişi arasında kalın ve sağlam bir duvar olarak duruyor.
Yolculuğa çıkarken tüm riskleri göze almanız gerekiyor. Her yaşanan olay bir ders niteliğinde, size yeni şeyler öğretiyor. Bu kadar bakir bir doğa ile karşılaşmak için ödenen bedel sadece yorgunluk olmayabiliyor. En nihayetinde insan, dünya üzerinde yaşayan canlılar arasında fiziksel ola- rak en güçlüsü değil. Hem kendimizin hem de doğanın sınırlarını iyi anla- mamız gerekiyor. Yaşamak için doğa bize muhtaç değil fakat biz doğaya muhtacız. Dünyanın dengesini koru- yabilmek adına elimizden geleni yap- mamız gerekiyor. Dünyanın dört bir yanında doğal güzellikler var. Everest bunlardan sadece biri ve en görkemli olanlarından diyebiliriz. Yüce dağlar arasında yürürken kendinizi küçü- cük hissediyorsunuz. Doğa ile uyum içinde yaşamak zorunda olduğumu- zu ve neden olduğumuz tahribatın sonucunda, yaşamaya devam ede- cek olanın kesinlikle doğa olacağını anlayabiliyorsunuz. Doğanın sağlıklı bir şekilde yaşamasına izin vermemiz gerekiyor. Bizim anladığımız şekilde yaşamasına izin vermezsek, sonunun hangi felaketlere gebe olacağını hiç- birimiz bilemeyiz. Hepimiz doğanın bir parçasıyız, o yok olursa bizler de yaşamaya devam edemeyiz.
maksimumbiz 41