Page 50 - MAKSİMUM BİZ | OCAK 2014
P. 50

sohbet sohbet
değil, esas unutulanlara, kenarda kalanlara, ezilmişlere de yer vererek anlatıyorum Osmanlı’yı. İnsanları ve hayvanları da resmin içine katarak rengârenk ve düşündürücü bir Os- manlı panoraması sunmak istedim.
_ ustam ve ben’de dikkat çeken, tarihi dönüştüren çatışmalar var. toplum bir yandan ilerlemeye gebe, bir yandan da onu geriye doğru çek- meye çalışan zincirler var sanki. bu çatışmanın unsurları nedir size göre ve tabii romana göre?
Bugün yaşanan pek çok çelişkinin ta- rihimizde karşılığı, izleri var. Bence tarihten öğrenilecek büyük dersler var aslında. O dönemde de bir tarafta bağnazlık ile cehalet var. Bir tarafta öğrenme aşkını taşıyanlar, ilerleme- ye ve öğrenmeye inananlar, zihinle- ri ve kalpleri açık olanlar. Bunların arasındaki gedik hiç kapanmamış ki. Osmanlı her iki eğilime de sahip. Ha- rikulade bir rasathane inşa ediyor. Herkesin gıpta edeceği bir bilim ve irfan yuvası olabilecekken, tutup rasathaneyi bağnazlık yüzünden yı- kıyor. Yapan da Osmanlı, yıkan da Osmanlı.
_ ingilizce yazıyorsunuz ama sonra çevirmenle birlikte çalışıp türkçe- leştiriyorsunuz. ingilizce yazmayı tercih etmenizin nedeni nedir? Çocukluğumdan beri hayatım göçe- be geçti, farklı ülkelerde farklı diller arasında. Bu benim hayatımın doğal bir parçası oldu. Diller arası yolcu- luk yapmayı seviyorum. Romanları- mı İngilizce yazıyorum, evet. Ama Türkçeye çevrildikten sonra çeviriyi yayın evine vermiyorum, oturup baş- tan sona yeniden, tek tek, satır satır şekillendiriyorum. Yani her romanı iki kez yazıyorum. Hem İngilizcesi hem Türkçesi orijinal diyebilirim. Bu bugün için hiç alışılmadık bir durum olabilir. Ama dünyada bunu yapan yazarlar vardı. Bizim tarihi- mizde de vardı. Mesela Halide Edip Adıvar. Bu ayrımların tamamen geç- miş yüzyılda kaldığını düşünüyorum.
48 | maksimumbiz
19. yüzyılın ve 20. yüzyıl başının ka- lıplarıyla bakarsak böyle ayrımlar yapabiliriz. Bu günkü dünya ise göç- lerin, göçebeliklerin, akışkanlıkların dünyası... Birden fazla dille büyüyen milyonlarca insan var. Almanya’daki Türk isçisinden tutun, evde Kürtçe okulda Türkçe duyan bir Kürt çocu- ğa kadar... Farklı sebeplerden ötürü milyonlarca insan birden fazla dilde rüya görüyor. Öyleyse neden birden fazla dilde roman yazamayalım?
_ ustam ve ben tarihi bir roman... aslında aşk da o kategoride değer- lendirilebilirdi bir bakıma. ama orda bugünden bir hikâyede akıyordu bir yandan. tarihi roman yazarken ta- rihsel gerçeklere ne düzeyde bağlı olmaya çalıştınız?
İngiliz romancı Hilary Mantel’in sev- diğim bir sözü var. Diyor ki “tarihi romanlar yazan edebiyatçı paralel bir evren kurar.” Yani hem tarihten beslenen ama hem de hayal âleminde inşa edilmiş bir dünyadır edebiyat- çının dünyası. Ben okurlarıma bir hayal sunuyorum. Ama o hayali kur- mak için çok okuyup araştırmam ge- rekiyor. Ustam ve Ben hem masalsı hem gerçekçi bir roman... İkisini bu- luşturmuş olması bence önemli.
_ elif Şafak deyince biraz efsunlu, biraz mistik bir algı oluşuyor sanki. bu yazdığınız hikâyelerle de ilgili kuşkusuz. ama kişisel olarak da etra- fınızda öyle bir hale olduğunu düşü-
       Felsefe, tarih, edebiyat... iç içe geçtiğinde beni heyecanlandırıyor. bir hikâyede farklı disiplinlerin buluşabileceğine inanıyorum. insan bir mikro kozmos. onun hayatındaki iniş çıkışlar ile makro kozmosdaki iniş çıkışlar arasında parallellikler kuruyorum. romanda aslolan bireyi anlatmak, insanı anlamak. ama insanı da bulunduğu ortamdan soyutlayarak anlatamayız.
























































































   48   49   50   51   52