Page 57 - MAKSİMUM BİZ | YAZ 2012
P. 57
kantalarda yemek yiyip, bir ağaç gölgesindeki bir çay ocağında odun ateşinde yapılmış çayını yudumladıktan sonra Fenerli Ev’i, Yunuspaşa Camii’ni, el sanatları galerilerini gezip, finali kaplıcada yapmak isteyen herkese öneririm.
Taraklı’dan buruk bir şekilde ayrıldıktan sonra Karagöl yaylasına doğru tekrar tırmanmaya başladık. Artık yolumuz iyice daralmış, zemini bozulmuştu. Daracık köy sokaklarından geçerken karşıdan gelen araçlara yol vermek durumun- da kaldık. Taraklı’dan yaklaşık 20 kilometre sonra Samanlı Dağlarının bir uzantısı olan, 1200 metre rakımlı, etrafı çam, kayın, köknar ve meşe ağaçlarıyla kaplı, yeşil, ama gerçek- ten yeşil Karagöl Yaylası’na ulaştık. Ahşap yayla evlerinin yakınında aracımızdan inip son hazırlıklarımızı yaptığımızda saatler on biri gösteriyordu. Pırıl pırıl bir güneş, toprak, çam ağaçları ve envai çeşit çiçeklerin karışık aromasından oluşan bol oksijenli tertemiz bir hava bizi karşılıyordu. Üstümüzde kalın ne varsa çıkarttık. Sadece bir tişört yeterliydi. İçinde öğlen ne- valemiz, suyumuz, fotoğraf makinelerimiz olan çantalarımızı kuşanarak yürümeye başladık. Başta tozluk takmak gereksiz gibi görünse de ilk bir iki kilometrenin sonunda yanıldığımızı anlayacaktık.
Kısa bir süre sonra toprak yoldan ayrılarak vurduk doğanın böğrüne. Her taraftan envai çeşit çiçekler fışkırmıştı. En dik- kat çekenleriyse, her yerde öbek öbek açmış çuha çiçekleri ve dünya güzeli kardelenlerdi. Ağaçların gölgesine girdik- ten sonra kenarda kıyıda henüz erimemiş kar yığınlarını görüp şaşırdık. Ancak yürüyüşümüzün yarısını kar üzerinde yapacağımızı anladıktan sonra şaşkınlığımız geçti. Bütün kış görmediğimiz kadar kar vardı ve inanın hiç erimeye niyeti yokmuş gibi duruyorlardı. Oldukça sertleşmiş olduğu için kart üzerinde yürümek tercih edilebilir. Tabi ayakkabıları uygun olanlar için. Kar olamayan gölgeler genellikle su ve çamur kaplı. Her girdiğimiz patikada bizi takip eden derelerin üze- rinden atlamak zorunda kaldık zaman zaman. Atlayamayanlar ayakkabılarını çıkartıp, buz gibi sudan yürüyerek geçti. Ya da atlamaya çalışırken ufak tefek dalışlar oldu suya.
Bir keşif turu olduğu için nadiren de olsa çıkmaz sokağa girip geri dönmek zorunda kaldığımız zamanlar oldu. Rehberimiz, Dağ Keçileri Derneği’nin kurucusu Cumhur, bölgeyi iyi bilse de, bu rotayı ilk kez yürüyor, yönümüzü GPS cihazı ile buluyorduk. Zaman zaman karşılaştığımız rampalarda tırmanış zor oldu biz şehir ahalisi için. Böyle durumlarda ileri bakmamak lazım...
Yayladaki ahşap yayla evlerinden biri
Sucuk molasında yüzler gülüyor
Tepede güneş zeminde kar
55