Page 6 - Ucu Açık Fanzin
P. 6

DONUK                                                               Ólafur Arnalds
                                                                                  Not Alone





                                Sanata olan tutkusu artık her şeyin önüne
                                geçiyordu. Ne ailesine ait bir anı, ne ark-
                                adaşları olduğuna dair bir fotoğraf vardı. Evi
                                sanat kitaplarıyla dolup taşarken, duvarları
                                ise sevdiği eserlerin kopyalarıyla doluydu. Ne
                                yazık ki o eserlerin gerçeğini görecek kadar
                                parası ve zamanı hiç olmamıştı. Hayattaki en
                                büyük hayali Rodin’in 1882’de mermerden
                                yaptığı ‘’Öpücük’’ adlı heykeli görmekti.


                                Bu sadece bir hayal olmaktan çıkıp bir amaç,
                                sonrasındaysa         takıntı     haline      gelmişti.
                                Heykele karşı olan ilgisi, sanatın diğer alan-
                                larına olandan farklıydı. Heykel ona göre, bir
                                anın dondurulması ve sonsuza dek saklana-
                                bilmesi demekti. Özellikle insan figürlerine
                                bayılırdı. Başarılı heykeltıraş  olmanın koşu-
                                lunun, anın gerçekliğini izleyiciye yansıtabil-
                                mesi olduğunu düşünürdü. Her mimik, be-
                                denin üzerindeki kasların duruşu, dudak
                                çizgileri, elbise kıvrımları, göz kapaklarının
                                açıklığı…  Yaptığı  incelemelerde her  detay
                                büyük önem taşırdı. Tüm bunlar arasında
                                zamanda kaybolabildiğini hissederdi. Asla
                                ölmemenin bir yoluydu sanki.


                                Öyle ki, bir Pazar öğleden sonrası caddede
                                yürürken yanından geçtiği yerin bir mezarlık
                                olduğunu fark etti. Çocukluğunda korktuğu
                                ama  dedesini  kaybedişinin  sonrasında  hep
                                farklı bir bakış açısıyla baktığı bu mezarlıkta
                                dolaşmanın güzel olabileceğini düşündü.
                                Oldukça sakin ve sessiz bir yer oluşunu bölen
                                şey neşeli  kuşların  cıvıltısıydı. İnsanların
                                hüzün dolu hatıralar yaşadığı bu yerin kuşlar
                                açısından hiçbir sorun teşkil etmediği gayet
                                açıktı. Adımları yavaşladı. Yoğun bir düşünc-
                                eye daldığında hep yavaşlardı. ‘’Aslında her
                                insan iskeleti bir heykel değil midir?’’ dedi
                                fısıltıyla kendi kendine. Ayaklarının altındaki
                                binlerce heykeli gözünde canlandırdı. Sanki
                                hak ettikleri yer orası değilmiş gibi hissetti.
                                Onlar da sanata dahil edilmeliydi.
   1   2   3   4   5   6   7   8   9   10