Page 24 - Sancaklar
P. 24
Konya Olgunlaşma Enstitüsü
2.6.2 Alay Sancakları
Alay sancakları üzerine kelime-i tevhid, bazı surelerin ayetlerin, saltanat arması, sultan tuğrası, ay-
yıldız ve hangi alaya ait olduğunu belirten yazılar genellikle sırma şeklinde işlenmiştir. 1789 yılında
Sultan III. Selim döneminde ve sonrasında tahta çıkan Sultan III. Mustafa zamanında başlayan
Batılılaşma hareketleri yoğunluk kazanmış ve askeri alanda yapılan düzenlemeler, Sultan II. Mahmut
tarafından da devam ettirilmiştir. Bu düzenlemelerin en önemlilerinden biri Yeniçeri Ocağı’nın
kaldırılarak “Asakir-i Mensure-i Muhammediye” adlı askeri teşkilatın kurulmasıdır. Kuruluşunda dini
düşüncelerin hakim olduğu bu teşkilatın sancakları Hz. Muhammed’in sancakları gibi siyah renkli
ipekten yapılmış ve üzerlerine kelime-i tevhid gibi dini ibareler işlenmiştir.
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren tek renkli alay sancaklarının yanında birkaç ayrı rengin bir
arada kullanıldığı farklı şekilde düzenlenmiş alay sancakları da kullanılmıştır. Ahşap gönder üzerinde
taşınan alay sancakları da kullanılmıştır. Ahşap gönder üzerinde taşınan alay sancaklarının başında
ordu ya da alayın sancak alemi bulunmaktaydı. Bununla beraber savaşlarda başarılı olmuş alayların
sancaklarına madalya ve zafer kurdelesi de takılmıştır.
2.6.3 Sosyal Hayatta Kullanılan Sancaklar
Osmanlı toplumunda 14. yüzyıldan itibaren tarikat ve esnaf loncalarına özgü, üzerinde çeşitli
semboller bulunan sancaklar da benimsenmiş ve kullanılmıştır. Bunlar saltanat ve ordu sancakları
gibi büyük boyutlarda olmayıp küçük ölçülerdedirler. Alman gezgin Nicholas Haulnot’un günlüğünde
esnaf loncalarının tümünün birbirinden farklı flamaları olduğu belirtilmektedir. 1592 Şenliği’nde
padişahın ve halkın önünden geçen yüz seksen bir esnaf kuruluşunun her birinin bazen bir, bazen
ikiden beşe kadar yükselen sayıda flamaları bulunmaktaydı. Bunlar o esnaf loncalarının simgeleriydi
ve halk esnafı bu flamalardan tanımaktaydı Sosyal hayatın en yoğun olduğu yerlerden biri olan çarşı
ve pazarlarda, dükkânların kapılarında ve tabelalarında o dükkânı tanıtan “belgi” denilen işaretlerin
de konulduğu bilinmektedir. Ayrıca çoğunlukla bir cami ya da mescit çevresine kurulan Osmanlı
mahallelerinin bazılarının kendisine ait bayrağı bulunmaktaydı ve bu bayraklar caminin minberinde
ya da mihrabın yanında asılı durmaktaydı.
2.6.4 Sancak-ı Şerif
Sancak-ı Şerif, gerek Osmanlı toplumunda ve gerekse Osmanlı ordusunda önemli bir yere sahip
olmuştur. Peygambere ait olduğu rivayet edilen “Ukab” ismindeki siyah renkli sancak önce Emeviler
daha sonra Abbasiler tarafından korunmuş ve Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı alması ile Osmanlı Devleti
eline geçmiştir. İstanbul’a getirilmesi ile ilgili, Yavuz Sultan Selim’in dönüşünde beraberinde getirdiği
ve Rodos Kuşatması sırasında, Kanuni Sultan Süleyman’a Mısır valisi tarafından verildiği şeklinde
iki türlü kayıt bulunmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman tarafından her sene hacılar ve surre alayı ile
Mekke’ye gidip gelmesi temin edilmek üzere, Şam hazinesinde verilmiş daha sonra ilk defa uğur
getireceği düşüncesiyle 1593’te Avusturya Seferi’nde orduyla gönderilmiştir. 1595’ten sonra bir daha
Şam’a gönderilmeyerek Enderun’da saklanmıştır. Osmanlı ordusunda Sancak-ı Şerif’in seferlere
padişahlar ya da sadrazam ve serdar-ı ekremlerle gönderilmesi gelenek haline gelmiştir.
Sancak-ı Şerif padişahla beraber ilk defa 1596’da Eğri Seferi’ne gitmiş ve bu sırada yanında “seyyid”
denilen peygamber soyundan üç yüz kişi bulundurulmuştur. Savaş sırasında Sancak-ı Şerif serdar-ı
ekremin önünde bulundurulmaktaydı ve kutsal sayılan kişiler ile hafızlar, sancağın etrafında Fetih
suresini okumaktaydı.
24