Page 26 - Sancaklar
P. 26

Konya   Olgunlaşma Enstitüsü






                   Bu sancağın Vezir-i Azama ya da Serdar-ı ekreme teslim edilerek, ordu ile uğurlanması ve dönüşünde
                 padişaha teslim edilmesi sırasında özel merasimler yapılmıştır. Ordu sefere çıkacağı zaman padişah,
                 Sancak-ı Şerif’i omzuna alarak arz odasına getirir ve burada serdar-ı ekreme teslim ederdi. Anadolu
                 tarafına sefere gidilecekse Üsküdar, Rumeli tarafına gidilecekse Davutpaşa’da ordugâh yeri seçilir ve
                 otağlar kurulurdu. Sancak-ı Şerif’le beraber tuğlar, ordunun ve devletin ileri gelenlerinin, merasim
                 günlerine özel kıyafetleriyle katıldığı bir alay ile bu ordugâha götürülmekteydi. Ordunun üzerinde
                 büyük etkisi olan Sancak-ı Şerif için ordugâhta ayrı bir çadır kurulmaktaydı. Bununla beraber ‘surre
                 alayı’ denilen ve her sene yenilenen Kâbe örtüsünü götürmek üzere yola çıkan alayın da özel bir
                 sancağı ve sancak kılıfı bulunmaktaydı. İslam devletleri arasında önem taşıyan konulardan biri olan
                 Kâbe örtülerinin  yaptırılması, 16.  yüzyıldan 20.  yüzyılın  ilk çeyreğine kadar  Osmanlılar tarafından
                 gerçekleştirilmiştir. Her sene yenilenen bu örtünün surre alayı ile gönderilmesi ve yola çıkışı büyük
                 bir törenle olmaktaydı. Surre alayı sancakları 310x118 cm büyüklüğündeydi ve yeşil renkli kalın ipekli
                 üzerine tespit edilmiş, bir ucu sivrilerek son bulan, dikdörtgen şeklinde kırmızı zeminli bir pafta ile
                 etrafını çeviren on iki yuvarlak paftadan meydana gelmekteydi.

                   Savaş sırasında Sancak-ı Şerif hiçbir zaman ön saflarda taşınmamış, kimi zaman sancakla berber
                 götürülen, Hırka-i Şerif gibi diğer kutsal emanetlerle beraber arkada korunmuştur. Bu şekilde, savaşta
                 her hangi bir olumsuz durum olduğunda, arkadaki muhafız, sancak sandığını ve kutsal emanetleri
                 uzaklaştırma imkânı bulmaktaydı. Bu sayede Sancak-ı Şerif hiçbir zaman düşman eline geçmemiştir.
                   Ordunun seferleri dışında, Osmanlı halkı üzerinde büyük etkisi olduğundan isyan ve ayaklanmalar
                 gibi önemli toplumsal olaylar sırasında da Sancak-ı Şerif çıkarılmıştır. Osmanlı Devleti en son Birinci
                 Dünya Savaşı sırasında Sancak-ı Şerif’i çıkararak “Cihad-ı Ekber” ilan etmiştir. Zamanla yıpranması
                 üzerine üç adet yeşil ipekten sancak yaptırılarak, siyah renkli sancak bunların içine paylaştırılmıştır.
                 Gerek bu sebepten ve gerekse içerisine konulduğu kılıf yeşil olduğundan 18. yüzyıldan itibaren “Liva-i
                 Hidra” (yeşil sancak) diye anılmıştır. 1930’lu yıllarda Topkapı Sarayı Müzesi’nde yaptığı araştırmalar
                 sırasında Sancak-ı Şerif’i de inceleme fırsatı bulmuş olan F. Kurtoğlu bu sancakla ilgili olarak şunları
                 yazmaktadır;
                   “38x113 cm. ebadındaki yeşil ipekli kumaştan yapılmış Sancak-ı Şerif yarıya yakın iki katlıdır. Bu
                 ikinci katın üzerinde kırmızı atlas üzerine sırma ile sülüs celi ile “Nasrun minallahi ve fethun karib”
                 ayeti işlenmiştir. Etrafında aşere-i mübeşşerenin adlarını barındıran yuvarlak çerçeveler dikilidir. Bu
                 sancağın bir askısı vardır ki iki ucu püsküllü ve yeşil renkte canfesten yapılmıştır. Gerek renginin yeşil
                 olması ve gerekse kullanılan kumaşın çeşidi Hz. Muhammed zamanından kalma olmadığını açıkça
                 göstermektedir. Üzerindeki sülüs hat bu sancağın ancak bir veya iki asırlık olduğunu göstermektedir.
                 Yine bu sandığın içinde yeşil canfesten dikilmiş bir torba içinde siyaha yakın bir renkte çürümüş kumaş
                 parçaları bulunmaktadır. Bunun da Hz. Muhammed zamanından kalmış olması ihtimali çok uzaktır.”
                   Selanikî Tarihi’nde Sancak-ı Şerif’in yıprandığı için yenisinin yapıldığı ve üzerine asıl Sancak-ı
                 Şerif’ten parçalar dikildiği ile ilgili bilgilerin yer aldığı belirtilerek, Kurtoğlu’nun verdiği bilgiler Tahsin
                 Öz tarafından da aktarılmıştır (Öz, 1953: 27).Sancak-ı Şerif günümüzde de Topkapı Sarayı Müzesi Kutsal
                 Emanetler bölümünde muhafaza edilmektedir ve arz odasının karşısındaki kapının önünde, dikildiği
                 yeri belirten bir taş halen bulunmakdır.










           26
   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30   31