Page 58 - Yürüyüş Dergisi 6. Sayı
P. 58
Anıları Mirasımız - “Çok üzülüyorlar. Kimi çocuğuna ağlıyor, kimi
eşine. Birilerinin onlarla ilgilenmesi gerek...”
HAYATI Sen anlıyordun onları. Yabancı değildin hiçbirine. Nasıl
düşüneceklerini biliyordun, anlıyordun ve dağıtmaya çalı-
YOK EDEMEZLER... şıyordun sıkıntılarını...
Koğuş karanlık, öksürüyor biri tıkanırcasına. Bir bardak
Merhaba Hayat, su uzanıyor dudaklarına doğru, “Pencereyi açayım mı?”
Dediler ki Hayat kayıp... Senin şefkatli gölgen. Doğaldı bunlar senin için. Her
Canlılık, neşe, sevinç kaybedilebilir mi? evde kızlar böyle büyürdü, sen böyle düşünürdün en azın-
Dediler ki bulunamamış, haber yokmuş daha... dan.
Oysa nasıl merakla bakardı gözlerin. Bir kaşifin gözleri - “Başın mı ağrıyor, ovayım mı?”,
gibi heyecanla, keşfedilmemiş bir sırrı keşfetmenin hazzıyla. - “Yok, işin vardır senin, git kitabını oku...”,
O ifade hep olurdu bakışlarında. Biraz muzip, biraz hınzır, - “Hayır, ama sen böyle görünürken canım sıkılıyor
biraz da utangaçça. Gizli saklı olanları gören mahçup bir benim, biraz ovayım geçer rahatlarsın, ben de rahatlarım...”
çocuk edasıyla. Ne kadar da doğaldı yanındakilerin acısını hissetmen.
İnce uzundu burnun. Değişik bir daha verirdi yüz hatla- Sonra alçak bir sesle anlatmaya başlardın. Dergiyi, dışarıyı,
rına. arkadaşları, aileni... Sohbetlerin vazgeçilmez insanı. Nasıl
- “Sen Laz mısın Hayat?” fark ettirmeden girerdin insanın dünyasına.
- “Hayır ama bütün insanlar akrabadır...”, “Gürcüler - “Öyle gecenin bir vaktinde elinde torbalarla
de Lazlar da birbirine benzer bazı açılardan...” nereye gidiyorsun Hayat...”
Hanım hanımcıktın. Ne garip DEV- - “Çamaşırlarımı bastıracağım...”
GENÇ'li genç kızların çoğu delikanlı gö- Saklardın, yaptıklarının duyul-
rünümlüdür oysa. Ama sen tüm hınzır- masını istemezdin. Elindekiler
lıklarına rağmen hanım hanımcık gö- ya hasta bir yoldaşımızın se-
rünürdün hep. Becerikli, pratik, iş petinden gizlice aldığın ça-
bitirici anneler gibi. Takılırdık bu maşırlar olurdu, ya da işi çok
yanına... DEV-GENÇ'lilere eşyalar olan birinin biriktirmiş ol-
gelmişti. Kotlar, tişörtler. 3-4 tane duğu kirli çamaşırları. Yıkar,
de etek çıkmıştı içinden. kurutur, sessizce yerine ko-
- “Bunlar da kimin?”, yardın. Farkedilirse kulak-
- “Hayat'ındır, o sever etekleri...” larına kadar kızarırdın.
dedi biri. - “O hasta derdin” ya da
Yanakların ve burnunun üzeri kı- “Onun işi var”...
zardı her zaman ki gibi. “Kime ne zararı - “Bak sen bu tür şeylerle
var etek giymenin, ben böyle daha rahat harcıyorsun zamanını...”
ediyorum, hem biz böyle yetiştirildik...” - “Arkadaşlar için yapılanlar za-
Espriler bir süre daha devam etti. Kızmadın man kaybı değildir...”
ama değil mi? Takılmaların sana duyulan sevginin Ama sıkılırdın, bilirdik, yakalandığın için
ürünü olduğunu biliyordun. de, fark ettirdiğin için de... Anaçtın, eksiklikleri görür
İlk günler şaşırdım sana, söylediklerinin doğruluğunda kapatırdın. Olgundun, sataşmalara, takılmalara gülümseyerek
öyle inat ederdin ki. Karşı ranzadan biri: karşılık verir, kendinden uzak görürdün didişmeleri...
“Öyle değil Hayat, bak burada farklı yazıyor.” Sen hemen göze çarpan insanlardan biri değildin. Yavaş
- “Hayır, kesinlikle öyle, bana anlatan arkadaş demişti yavaş giderdin gönüllere. Emekçiydin, mütevazıydın.
ki...” Zamanla fark edilirdi becerikliliğin. Sonra kafaların bir
Tartışmanız sürdü bir süre daha. “Ne önemi var arkadaşlar” yerinde sabitlenirdi görüntün. İyimserliktin, neşeydin.
dedi biri... Şimdi bu satırları yazarken neyi kaybetmeye çalıştıklarını
- “Ne demek, bana anlatan arkadaş orada yazandan düşündüm.
daha iyi biliyordur mutlaka...” Seni kızdıran düşüncenin Sevgiyi, şefkati, sevinci, iyimserliği. İnsanın güzelliğini,
yanlış olması değildi, sana öğreten arkadaşa haksızlık edil- hayatın zenginliğini kaybetmek mümkün değil ki.
diğini düşünmendi. İnatçılığını o zaman fark ettik. Bazen Hayatı yok edemez karanlık. Hayat'ın canlılığıyla baş
öyle inatlaşırdın ki ikna olmazdın. “Hayır, o öyle öğretil- edemez zulüm. Zulüm her yanı kana bulasa da söndüremez
medi...” gözlerindeki diriliği. Sendeki bizim olan hangi değeri silip
DEV-GENÇ'liler koğuşun hep en gürültücüleri olurdu. atabilir cellatlar. Senin gülüşün, saflığın söylemiştir son
Sense Armutlu'nun kadınlarıyla havalandırmanın güneşli sözü mutlaka. Seni yaşatacağız Hayat. Her gün içimizde
bölümlerinde oturup konuşmayı tercih ederdin. büyüyecek özlem ve her gün daha çok büyüyecek Hayat'ın
- “Hayrola başına toplamışsın yine Armutlulu'ları”, değerleri...