Page 57 - Yürüyüş Dergisi 67. Sayısı...
P. 57
dışarı çıkmasına izin verdiler. Pencereden baktıklarında evin Mahir, Sibel’i rehin tutma amaçlarını, tutsak düştükten
çepeçevre askerlerle sarılmış olduğunu gördüler. Alt katın sa- sonra duruşmalar sırasında verdiği ifadede şöyle açıklıyordu:
vunmaya fazla elverişli olmadığını düşünerek hızla üst kata “Bizim Sibel Erkan’ı rehin tutma amacımız ikiliydi:
çıktılar. “1. Bir blöf yaparak iltica hakkı sağlayabilmekti. (Zayıf
Üst kattaki dairede Sibel Erkan, annesi ve erkek kardeşi bir ihtimal olarak kabul ediyorduk)
ile karşılaştılar. Çevreye toplanan kalabalıktan ve hareketlilikten “2. Esas önemli olan amacımız son nefesimizi verirken
ürkmüş olan Erkanlar karşılarında ellerinde silahla Mahir ve THKC’nin adını bütün Türkiye’ye duyurmaktı. Yani politik
Cevahir’i görünce ne yapacaklarını şaşırdılar. Sevim Erkan propagandaydı.”
ifadesinde bu anı şöyle anlatıyordu: Kuşatma sürüyordu. THKP-C önderleri bu arada zaman
“Devamlı silah sesleri duyuyordum. Sonra cam kırılması zaman “rehineleri”yle sohbet ediyorlardı. Daha sonra duruş-
seslerini işittim. Çocuklarıma ‘aman yavrum balkona çıkmayın, malarda tanıklık yapan Sibel Erkan, Mahir ve Cevahir’in
belki kurşun isabet eder’ dedim. Biraz sonra kapının zili kendisine iyi davrandıklarını söylüyor, hatta onlardan hep
çalmaya başladı. Ancak biz açmadık... Yatak odası penceresinden “Hüseyin Ağabey, Mahir Ağabey” diye söz ediyor, kendisine
kapımızın zilinin çalındığını, korktuğumuzu söyleyince oradan kurşunlardan uzak bir yer hazırladıklarını söylüyordu.
bir inzibat subayı ve bir polis ‘korkmayın, daireyi terk edin Kuşatma sürüyordu.
dediler’ dediler. ‘Nasıl terk edeyim, kapıdan girmek istiyorlar’ İlk gece kuşatmayı tamamlayan ışıldakların sönmesi üzerine
dediğimde yine aynı şeyleri tekrarladılar. Ben de hırsla baskın ihtimalini düşünen Mahir’le Cevahir, evden beş el
pencereyi kapattım, çocuklarla birlikte dairemizin ön salonuna
ateş açarak, teslim olmayacaklarını bir kez de kurşunlarıyla
gittim. Bu sırada eli stenli iki şahısla karşılaştık. Çok korkmuş
anlattılar.
ve heyecanlanmıştım. ‘Aman kardeşim evde her şey sizin
Geceki bu kurşun seslerinin yerini yine uzun bir süre
olsun yeter ki bize bir şey yapmayın, bize müsaade edin’ diye
sessizlik almıştı.
yalvardım. O sırada birisi ‘Size bir şey yapmayacağız, çıkın’
Artık gün ışıyor, tarihler 1 Haziran’ı gösteriyordu.
dedi.”
“Son gün saat 11.00 sıralarında uykuya dalmıştım. Bir ta-
Mahir’le Hüseyin Sibel’i yanlarına alarak dairede mevzi-
banca sesi duydum. Kalktığımda Hüseyin’in gözleri heyecanla
lendiler.
açılmıştı. Sen mi ateş ettin dedim, o da hayır dışarıdan ateş
14 yaşındaki Sibel Erkan da rehin alındığı anı şöyle anla-
ettiler dedi.”
tıyordu:
Bu atış baskının başlama işaretiydi.
“Antrede bulunduğumuz sırada Hüseyin Cevahir bize su
Saat on ikiye yirmi vardı. İlk atışla birlikte binaya dayanmış
verin dedi... Bu sırada kapıdan çıkmak üzereydik. ... Mahir
merdivenlerde bekleyen polisler, hızla üst basamaklara doğru
Çayan kapıyı üzerime kapatarak sen burada kalacaksın, git-
tırmandılar. Vurucu timdeki polislerin bir kısmı çelik yelekli
meyeceksin dedi.”
ve tomsonluydu.
Bu arada adeta tüm semt kuşatılmış, civardaki evler boşal-
Dışarıya “keskin nişancılar” yerleştirilmişti. Bunlardan
tılmıştı.
biri Binbaşı Ahmet Cihangir’di. Eve ilk ateşi açan ve Cevahir’i
“Mahir’le Hüseyin, keskin nişancılardan havan topçularına
vuran oydu.
kadar eşi görülmedik bir güçle” kuşatılmışlardı.
Polisler ve askerler, binanın arka tarafından, cepheden
Polis ilk başta binada bulunanların kim olduklarından pek
açılan destek ateşiyle içeri girmeye çalışıyorlardı. Mahir ve
emin değildi. 31 Mayıs tarihli gazetelerde evde bulunanların
Cevahir holde sırt sırta eve ön ve arka cephelere bakan yatak
Cihan Alptekin ve Nahit Töre olduğu yazılmıştı.
odalarından girmeye çalışan polislerle çatıştılar. Arka cephedeki
Evde kimlerin olduğunun sırrı birazdan, onların teslim ol
çağrılarına vereceği cevapla aydınlanacaktı. polislerden biri bacağından yaralandı. Sibel misafir odasında
Öğlen sıralarıydı. Polisler, askerler dışarıdan sık sık “teslim kalmıştı.
olun” diye bağırıyorlardı. Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir’in Düşman çoktu. Düşmanın ateşi yoğundu. Silahları eşitsizdi.
cevapları kısa ve tarihseldi: Çatışmayı sürdürdüler. Yaralandılar. Ama elleri hala tetiğe
“Asla teslim olmayacağız. Bizim buradan ancak ölümüz basabilecek durumdaydı. Rehineleri durumundaki Sibel’i yan
çıkar. Çocuğa dokunmayacağız. Çocuk ancak sizin ateşinizle taraftaki mutfağa alarak onu çatışma ateşinin dışında tutmuşlardı.
ölebilir. Silahımızı da asla teslim etmeyeceğiz. Erkek adam İçeri giren polisler, düştükleri yerden ateşi sürdüren
silahını atmaz. Bizi teslim almaya gelirseniz silahımız size Mahir’le Hüseyin’i kurşun yağmuruna tuttular.
dönecektir.” Operasyon bittiğinde Hüseyin Cevahir şehit düşmüştü,
Ölebilirlerdi orada. Ama teslim olmayacaklardı. Mahir yaralıydı.
İşte gelenek mayalanıyordu orada. İşte tohum toprağa 23 kurşun vardı Cevahir’in vücudunda.
düşmüştü... “Gömerim Cevahiri kalbime
Saat 13.00 sularında Mahir ve Cevahir, “THKP savaşçısı” dönerim hain hücreme” diye yazacaktı Mahir günler sonra.
olduklarını söylediler, adlarını verdiler ve “yurt dışına çıkmak Ve aradan çok geçmeden, gençlik, şu türküyü söylemeye
için pasaport ve araç” şeklindeki taleplerini açıkladılar. Görevli başlayacaktı her yanda:
subay bu talepleri üstlerine ileteceğini söyledi. Mahir ve “Burası İstanbul Maltepe,
Cevahir talepleri cevaplanana kadar eve baskın yapılmayacağı Cevahir vuruldu kahpece
konusunda söz verilmesini istediler. Görevli binbaşı söz ver- Eylemin yadigar bizlere
di. Kalacak Cevahir yoldaşım...”