Page 69 - BODRUMDERGİ | ŞUBAT 2023
P. 69
Okurlarımıza sizi tanıtarak başlayalım. Kimdir İlker Köklük?
1976 yılında Samsun’da doğdum. Aslen Çarşambalıyım. Üniversiteye kadar Samsun’da yaşadım ve hafta sonlarımı yoğunlukla, ‘anlatsan kimse inanmaz’ diye tanımlanan olayların sıradanlaştığı memleketim Çarşamba’da geçirdim. Bugün yazdıklarıma biraz komik bulaşıyorsa sanırım o günlerde yaşadıklarımdandır. Ardından Samsun’dan üniversite için ayrıldım ve Uludağ Üniversitesi’nde İktisat okudum. Orada da Türkiye sol siyasetinin içinde 90’lı yılları yaşadım. Bugün yazdıklarıma her türlü faşizm karşıtlığı ve adalet arayışı bulaşıyorsa, bunlar da Bursa’da yaşadıklarımdandır. Ardından okul bitince İstanbul’a geldim ve yıllarca; yazarlık, yönetmenlik, oyunculuk ve seslendirme yaptım. Ancak zamanla bu alanların para kazanmak adına icra edilmek için fazla hassas alanlar olduğuna karar verip beyaz yakalı oldum. Kendi paramla kendi sanatımı yapma yolunu seçtim. Bu yolculuk uzun süredir devam ediyor. Büyürken ailemde ve çevremde hiç sanatçı yoktu. İlkokuldayken, okulla birlikte gittiğimiz bir çocuk oyununda tiyatro ile tanıştım. Yani kendisi benimle tanıştı, aracı olmadan. Kendisini çok sevdim ve o günden beri hep hayatımın bir parçası oldu. 1995 yılından bu yana tiyatro yapıyorum. Çeşitli projelerde yer aldıktan sonra 2006 yılında dostum Birol Hanbayat’la birlikte Aksine Tiyatro’yu kurdum. Ben, yeni mezun olmuştum ve oyunculukla seslendirme yapıyordum, Birol ise hukuk okuyordu. Beyoğlu Tepebaşı’nda izbe bir depo kiraladık ve sahne hâline getirip adını Aksine Sahne koyduk. Bu tiyatroda 2016 yılına kadar yazdığım 4 oyunu sahneledik. Oyunlarım başka tiyatrolar tarafından da sahnelendi ve Mitos Boyut Yayınevi’nde basıldı. Son oyunum “Konsensüs” ise Ayrık Otu Yayınları’ndan basılacak. 2010 yılından sonra ise sinema sanatı, tiyatronun önüne geçmeye başladı benim için. O dönemden bu yana 4 kısa metraj film çektim.
Şu, sizi tiyatroyla tanıştıran günü anlatır mısınız?
Ben ilkokuldayken ikişerli sıra olunur ve bir tiyatro salonuna gidip
oyun izlenirdi. Ben de sınıftaki birkaç arkadaşımla birlikte sınıfın en yaramazlarındandım. Öğretmenimiz oyunu sabote etmeyelim diye bizi en arka sıraya yerleştirip hemen önümüze de üst sınıftan bir ağabeyi oturttu ve bizim önlere gelmemize asla izin vermemesini tembihledi. Oyun başlayana kadar bunda bir sorun yoktu, kendi aramızda eğleniyorduk ama oyun başlayınca, arkadaşlarım için olmasa da benim için işler değişti. Oyunculardan biri köpek taklidi yaparken dudaklarının üst kısmını hızlı bir şekilde titretiyor ve bu seyircileri çok güldürüyordu. Nedense o hareket çok hoşuma gitti ve yakından görmek istedim. Bulunduğum yerden sahneyi bile zor görüyordum. Nöbetçi ağabeyden izin istedim ama vermedi. Gürültü yapmayacağımı söylesem de haklı olarak inanmadı ve ben o hareketi uzaktan izlemek zorunda kaldım. Ama oyun bittiğinde hareketin aynısını yapıyordum. Bunu gören arkadaşlarım durumu öğretmenimize söyledi. O günden sonra boş derslerin taklitçisi ve okuldaki müsamerelerin oyuncusu hâline geldim. Nöbetçi ağabey şimdi ne yapıyor bilmem ama ben o günden beri ön sıraları da geçip çıktığım sahneden inmedim.
67