Page 71 - BODRUMDERGİ | ŞUBAT 2023
P. 71
Seçim filmini çekerken yaşadığın enteresan olaya gelmek
istiyorum. Biliyorum hoş bir olay değil ama senden ilk dinlediğimde inanamamıştım ve uzun süre etkisinden kurtulamamıştım... Gerçekten çok enteresan ve sanırım nadir yaşanabilecek bir olay. Okurlarımızın da ilgisini çekecektir eminim.
O dönem New York’ta yaşayan kuzenim Murat Bayramoğlu’nun yanına ziyarete gidecek ve gitmişken de kameramı yenileyecektim. Aklıma orada çekilebilecek bir kısa metraj filmin hikâyesi geldi. Murat da üniversite yıllarında tiyatro yapmıştı ve filmde hikâyesini anlatacağım adama uygundu. Fikrimi ona açtım ve yapmaya karar verdik. Filmde hikâyesi anlatılan adamı o oynayacaktı. Murat, eşi Sadriye ve arkadaşları, ben gitmeden tüm hazırlıkları yaptılar. Ancak gittiğim gün Murat hastalandı ve yüksek ateşle yattı birkaç gün. Filmi çekeceksek benim oynamamdan başka çare yoktu ve öyle yaptık. Film, beyninde kötü huylu tümör olan bir adamın hikâyesini anlatıyordu ve o dönem ABD’de Donald Trump ile Hillary Clinton arasında kıyasıya bir rekabetle geçen başkanlık seçimleri
vardı. Filmdeki karakter, her akşam televizyondan seçim tartışmalarını izliyor, bir yandan da kanser tedavisine
bağlı ödemeler yüzünden tüm parasını yavaş yavaş kaybediyor. Adam, doktorla görüşüyor ve önünde
iki seçenek olduğunu öğreniyor. Ameliyat ya da kemoterapi. İçinde bulunduğu durumda ikisinin
sonucu da iyi olmayacak. İkinci seçimi olan takip ettiği siyasal seçimi ise Trump ya da
Hillary’den hangisi kazanırsa kazansın dünya için iyi olmayacak. Filmde iki seçimin ve iki kanserin hikâyesi anlatılıyor yani. Sonunu anlatmayayım tabii.
Senaryoda hastane sahneleri de vardı ama onları Amerika’da çekemedik. Kurguda
bir şeyleri farklı düşünerek çözerim deyip döndüm İstanbul’a ama filmi hiçbir şekilde
masada bağlayamadım. Kafamda, “Bu kadar emek boşa mı gidecek” sorusuyla yaşıyordum o
dönem.
Bir sabah sağ koluma giren bir kramp ile uyandım. Yarım saat sonra sağ kolumu, iki saat sonra da konuşma yeteneğimi
kaybettim. Hastaneye kaldırıldım. Beynimin sol tarafında ceviz büyüklüğünde bir tümör olduğunu öğrendim. Tümör, sağ kolumu
ve konuşma yeteneğimi yöneten bölgeye zarar vermişti. Hastaneye yatırıldım ve tümörün alınacağı ameliyatı beklemeye başladım. Odaya gelip yatağa yatırılınca hemen bir not defteri ve kalem istedim. Sol elle yazdığım ilk şey “Kameramı getirin” oldu. Tiyatro tarafındaki öğrencilerimden biri doktordu ve ameliyatı yapacak profesörü tanıyordu. Ona durumu anlattı ve o da kabul etti. Ameliyata girerek çekim yaptı öğrencim. Özetle dünyada, kendi filmindeki karakteri oynayıp, filmde kendi beynini de göstermiş tek film yönetmeniyim sanırım. Tabii asıl enteresan olan beynimde tümör olduğunu bilmeden beyninde tümör olan birinin hikâyesini yazmam, ardından Murat’ın hastalanması yüzünden rolü canlandırmam ve hastane sahnelerini çekemeden Türkiye döndüğümde aynı hastalıkla hastaneye düşmem. Bunların arasında şu an bilimsel olarak açıklayamadığımız bir bağlantı olduğuna inanıyorum açıkçası. Mucize diye adlandırdığımız şeyler de öyle bence zaten. Quantum üzerine yapılan keşiflerin devamı ile bu konularda daha çok şeyi açıklayabileceğiz gibi geliyor bana.
69