Page 9 - Yürüyüş Dergisi 35. Sayısı...
P. 9

Biz diyoruz ki;                           İTİRAFÇILIK

                                                                İTİRAFÇILIK




              Biz diyoruz ki;İtirafçılık, savunduğu ilke, değer ve düşüncelerine ihanet ederek düşmanla anlaşmak,
          kendi bencil çıkarları için, onurundan, ahlakından, her türlü değerinden vazgeçmektir. Çürümeyi, tükenmiş-
          liği temsil etmektir itirafçılık.
             Biz diyoruz ki; Hiçbir halk itirafçılığı, muhbirliği kabul etmez. İtirafçının yüzüne tükürür Anadolu
          halkı. Halk reddeder ihanetçileri. Reddetmekle kalmaz, hesap sorar. Yaşadığı coğrafyadan kovar.
             Biz diyoruz ki; İtirafçılık, düşmanla işbirliğine girerek her şeyini satan halk düşmanlığının en aşağılık
          biçimidir. İtirafçılığı şu ya da bu nedenle kabul eden bir kişinin artık dönüş yolu yoktur, işkenceden, katliama
          faşizmin her türlü pis işini yapan alçaklara dönüşürler.
             Biz diyoruz ki; İtirafçı, zayıf kişilikli, korkak, bencil, özünde kişiliksiz birisidir. Faşizmin itirafçılaştır-
          ma politikasını uyguladığı tipler öyledir. Değerlerini kirletenler, mücadelemizi durdurmaya çalışan ihanetçi-
          ler de direniş karşında mağlup olurlar. İtirafçıların ahlakları, değerleri, namusları yoktur. Her an her şeyi sata-
          bilir, her an her şeye ihanet edebilirler.  Sadece ve sadece kendilerini düşünürler. Faşist devlet, itirafçıları kul-
          lanır kullanır ve posasını çıkarıp bir kenara atar.
             Biz diyoruz ki; İtirafçılık; faşist devletin çaresizliğidir. İtirafçılık devletin yalancılığı ve iftiracılığıdır.
          Sınıflar mücadelesinde başka türlü sonuç alamamasının acizliği içinde başvurduğu bir yöntemdir. Ama bu da
          oligarşiye çare olmaz. Oligarşik devletin yetkililerinin: "Şimdiye kadar çıkardığımız itirafçılık-pişmanlık
          yasalarının hiçbirinden istediğimiz sonucu alamadık" demeleri bunun sonucudur.
             Biz diyoruz ki;  Şerefsiz yaşamaktansa şerefle ölmek, yalvarmak yerine zora başvurmak, başkasına
          değil kendine ve kendin gibi olanlara güvenmek, nerede ve nasıl olursa olsun, hainlere boyun eğmemek paro-
          lamızdır.” "... Ulusal kurtuluş savaşının haklı bayrağını emperyalizmin saldırgan politikasına karşı hep bera-
          ber dalgalandıralım..."

             Biz diyoruz ki; İhanetlere karşı yürüttüğümüz savaş Türkiye solu adına, Türkiye devrimi adına yürütü-
          len bir savaştır. Savunduğumuz solun adaletidir, devrimin adaletidir, devrimin ta kendisidir... İşte bu yüzden
          ihanete karşı zaferimiz, yalnızca üç-beş ihanetçinin etkisizleştirilmesinin ötesinde ideolojik olarak, siyasal
          olarak, örgütsel olarak daha yüksek düzeyde bir birliğe ulaşmamızla sonuçlanır. İhanete karşı mücadele süre-
          cinde devrim yürüyüşümüzü sürdürdük, sürdürüyoruz.
             Biz diyoruz ki; İhanet edenler geçtikleri tarafta da içten bir kabul göremezler kesinlikle. Orada da güve-
          nilmez onlara. Çünkü dün bulunduğu safa ihanet eden, yarın yeni safına da ihanet edebilir. Bu iki kere ikinin
          dört etmesi kadar kesindir. Evet, ihanetin, hainliğin kaderi de budur gerçekte. Hainlere kimse güvenmez.
          Zulme karşı mücadele, ihanetlere ve yenilgilere rağmen elbette bitmez. Yeni yeni direnişler birbirini izler.
             Biz diyoruz ki;Hainler tarihin hangi döneminde olursa olsun hep nefretle hatırlanırlar. Tarihe ihanetçi-
          nin adı kara bir leke olarak geçer. Ezenle ezilen arasındaki savaş çetindir. Bu savaşta halkın yanında olanlar
          halkı için kendini feda edenler Bedreddinler, Pir Sultanlar gibi efsaneleşmişlerdir. Ama böylesi savaşlarda
          korkularına, kaygılarına yenilen, çeşitli vaatlere kapılıp halkın safını terk edenler ise ihanete sürüklenmiştir.
          Geçmişte yaptıklarını bir kenara atarak dostlarına, kavga arkadaşlarına, halkına sırtını dönerek egemenler
          safına geçerler. O güne kadar kendilerini var eden tüm değerlere ihanet ederler.

             Biz diyoruz ki; İtirafçılık, hiçbir gerekçeyle meşrulaştırılamaz, savunulamaz. İtirafçının cezası ölümdür.
          Halkın adaleti karşısında hiçbir şey gizlenemez, saklanamaz. Er ya da geç halkın adaleti hem ihanetçilerin
          hem de onları zorlayanların yakasına mutlaka yapışır.
             Biz diyoruz ki; İhanetçileri eninde sonunda bulacak ve cezalandıracağız. Hafızamız hep güçlü oldu;
          ihaneti, ve ihanetçileri asla unutmadı. Aklımızdalar. İhanetlere karşı mücadelemiz, tarihimizin onur duyaca-
          ğımız bölümlerinden, Türkiye ve dünya solu için tarihsel önemi ve öğreticiliği olan direniş örnekleriyle dolu-
          dur. Çünkü ihanet başladığı an ideolojimize, ahlakımıza, değerlerimize bir saldırıya dönüşür.  İtirafçı,  oligar-
          şinin kontra saldırılarının sözcüsüdür. Faşizm yazar, itirafçı okur. Kadroların ve taraftarların  iradesi, güveni,
          şehitlere ve geleneklere bağlılığı ile faşizmin ve itirafçıların iftiraları yerle bir edilir. Yüzlercesi tutsak edilse,
          binlercesi öldürülse de direniş ve mücadele bitmez.


                                                                                                                9
   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14