Page 134 - 014 IMAN VE KUFUR MUVAZENELERI YENI.indd
P. 134

134                                  İMAN  VE  KÜFÜR  MUVÂZENELERİ





                   Meselâ:  Şahıslar, cemâatler, muârazasından âciz kaldıkları
                Kur'ân’a karşı; bütün nev'-i beşerin ve belki cinnîlerin de netice-i
                efkârları olan medeniyet-i hâzıra, Kur'ân’a karşı muâraza vaziyeti-
                ni almıştır, İ'câz-ı Kur'ân’a karşı, sihirleriyle muâraza ediyor. Şim-
                di, şu müdhiş yeni muârazacıya karşı İ'câz-ı Kur'ân’ı,

                               ْ
                       ْ
                                               َ ْ ُ
                ﴾ ُ   اَو  ْ ِ ا  ِ  َ َ َ  ْ  ا  ِئ     ﴿  âyetinin da'vâsını isbât
                           ُ
                   ّ ِ
                                             ِ
                etmek için medeniyetin muâraza sûretiyle vaz'ettiği esâsâtı ve
                desâtirini, esâsât-ı Kur'âniye ile karşılaştıracağız.
                   Birinci derecede: Birinci Söz’den tâ Yirmibeşinci Söz’e kadar
                olan muvâzeneler ve mîzanlar ve o Söz’lerin hakikatleri ve başla-
                rı olan âyetler, iki kere iki dört eder derecesinde medeniyete karşı
                Kur'ân’ın i'câzını ve galebesini isbât eder.

                   İkinci derecede:  Onikinci Söz’de isbât edildiği gibi, bir kı-
                sım düsturlarını hülâsa etmektir.  İşte, medeniyet-i hâzıra, felse-
                fesiyle hayat-ı ictimâiye-i beşeriyede nokta-i istinâdı “ kuvvet ”
                kabûl eder. Hedefi “ menfaat ” bilir. Düstur-u hayatı “ cidâl ” tanır.
                Cemâatlerin râbıtasını “ unsuriyet ve menfî milliyet ” bilir. Gaye-
                si, hevesât-ı nefsâniyeyi tatmin ve hâcât-ı beşeriyeyi tezyîd etmek
                için bazı “ lehviyât ”tır.
                   Hâlbuki: Kuvvetin  şe'ni, tecâvüzdür. Menfaatin  şe'ni, her ar-
                zuya kâfî gelmediğinden üstünde boğuşmaktır. Düstur-u cidâlin
                şe'ni, çarpışmaktır. Unsuriyetin şe'ni, başkasını yutmakla beslen-
                mek olduğundan tecâvüzdür. İşte şu medeniyetin şu düsturların-
                dandır ki, bütün mehâsiniyle beraber beşerin yüzde ancak yirmi-
                sine bir nev'i sûrî saâdet verip seksenini rahatsızlığa, sefâlete at-
                mıştır.
                   Amma Hikmet-i Kur'âniye ise, nokta-i istinâdı, kuvvet ye-
                rine “ Hakk ”ı kabûl eder. Gayede, menfaat yerine “ Fazilet
   129   130   131   132   133   134   135   136   137   138   139