Page 223 - 014 IMAN VE KUFUR MUVAZENELERI YENI.indd
P. 223

SEKİZİNCİ  MES'ELE                                                  223





                ve meşakkatli bir vücûdu mu istersin? ” dedim. Baktım,
                ikincisini arzulayıp birincisinden “ Ah! ” çekti, “ Cehennem de olsa
                bekà isterim! ” dedi.
                   İşte mâdem mâhiyet-i insaniyenin bir hizmetkârı olan kuvve-i
                hayâliyeyi bu dünya lezzetleri tatmin etmiyor; elbette gayet câmi'
                mâhiyet-i insaniye, ebediyetle fıtraten alâkadardır.  İşte bu had-
                siz arzu ve emellere bağlı olduğu hâlde, sermâyesi bir cüz'î cüz'-ü
                ihtiyarî ve fakr-ı mutlak bir insana, âhirete îmân ne derece kuv-
                vetli ve kâfî ve vâfî bir hazine, bir medâr-ı saâdet ve lezzet, bir
                medâr-ı istimdâd, bir merci' ve dünyanın hadsiz gamlarına karşı
                bir medâr-ı tesellî olduğu öyle bir meyve ve fâidedir ki; onu ka-
                zanmak yolunda dünya hayatını fedâ etse, yine ucuzdur.

                   İkinci meyvesi ve hayat-ı şahsiyeye bakan bir fâidesi:
                   Üçüncü Mes'ele’de izâh edilen ve Gençlik Rehberi’nde bir
                hâşiye bulunan çok ehemmiyetli bir neticedir.
                   Evet, her insanın, her zaman düşündüğü en ehemmiyet-
                li endişesi, mezaristana giren kendi dostları ve akrabaları gibi o
                i'dâmhâneye girmek keyfiyetidir. Bir tek dostu için, rûhunu fedâ
                eden o bîçâre insanın; binler, belki  milyonlar, milyarlar dostları
                ebedî bir müfârakat içinde i'dâm olmalarını tevehhüm edip Cehen-
                nem azâbından beter bir elem – o düşünmek ucundan –– göründü-
                ğü vakit, âhirete îmân geldi, gözünü açtırdı ve perdeyi kaldırdı..
                “ Bak! ” dedi. O, îmânla baktı... Cennet lezzetinden haber veren bir
                lezzet-i rûhâniyeyi – o dostları ebedî ölümlerden ve çürümelerden
                kurtulup mesrûrâne bir nurânî âlemde onu da bekliyorlar vaziye-
                tinde müşâhedesiyle –– aldı. Risale-i Nurda, bu netice hüccetlerle
                izâhına iktifâen kısa kesiyoruz.

                   Hayat-ı şahsiyeye ait üçüncü bir fâidesi:
                   İnsanın sâir zîhayatlar üstündeki tefevvuku ve rütbesi ise; yük-
                sek seciyeleri ve cem'iyetli isti'datları ve küllî ubûdiyetleri ve ge-
                niş vücûdî dâireleri  itibariyledir. Hâlbuki o insan, hem ma'dûm,
   218   219   220   221   222   223   224   225   226   227   228