Page 95 - 014 IMAN VE KUFUR MUVAZENELERI YENI.indd
P. 95

YİRMİÜÇÜNCÜ  SÖZ                                                     95





                kıymetdâr, bazen oluyor ki, beş kuruşluk demir gibi bir madde-
                de beş liralık bir san'at bulunuyor. Belki bazen, antika olan bir
                san'at, bir milyon kıymeti aldığı hâlde, maddesi beş kuruşa da
                değmiyor.

                   İşte öyle antika bir san'at, antikacıların çarşısına gidilse; hàrika-
                pîşe ve pek eski hünerver san'atkârına nisbet ederek, o san'atkârı
                yâdetmekle ve o  san'atla teşhîr edilse, bir milyon fiatla satılır.
                Eğer, kaba demirciler çarşısına gidilse, beş kuruşluk bir demir
                bahâsına alınabilir.
                   İşte insan, Cenâb-ı Hakk’ın böyle antika bir san'atıdır. Ve en
                nâzik ve nâzenîn bir mu'cize-i kudretidir ki: İnsanı, bütün esmâsının
                cilvesine mazhar ve nakışlarına medâr ve kâinâta bir misâl-i mu-
                sağğar sûretinde yaratmıştır.
                   Eğer nur-u îmân içine girse; üstündeki bütün mânidâr nakışlar
                o ışıkla okunur. O mü'min, şuûr ile okur. Ve, o intisabla okutur.
                Yani: “ Sâni'-i Zülcelâl’in masnû'uyum, mahlûkuyum, rahmet ve
                keremine mazharım. ” gibi mânâlarla insandaki san'at-ı Rabbâniye
                tezâhür eder. Demek Sâni'ine intisaptan ibaret olan îmân, insan-
                daki bütün âsâr-ı san'atı izhâr eder.  İnsanın kıymeti, o san'at-ı
                Rabbâniye’ye göre olur.  Ve âyine-i Samedâniye itibariyledir. O
                hâlde şu ehemmiyetsiz olan insan, şu itibarla bütün mahlûkat üs-
                tünde bir muhâtab-ı İlâhî ve Cennet’e lâyık bir misâfir-i Rabbânî
                olur.

                   Eğer kat'-ı intisaptan ibaret olan küfür, insanın içine girse; o
                vakit bütün o mânidâr nukùş-u Esmâ-i  İlâhiye karanlığa düşer,
                okunmaz. Zîra Sâni' unutulsa, Sâni'a müteveccih manevî cihet-
                ler de anlaşılmaz. Âdeta baş aşağı düşer. O mânidâr àlî san'atların
                ve manevî àlî nakışların çoğu gizlenir. Bâkî kalan ve göz ile gö-
                rülen bir kısmı ise, süflî esbâba ve tabiata ve tesâdüfe verilip,
                nihâyet sukùt eder. Herbiri birer parlak elmas iken, birer sönük
   90   91   92   93   94   95   96   97   98   99   100