Page 6 - C:\Users\hamdi\Documents\Flip PDF Professional\e dergi\
P. 6

İYİKİ İMAM HATİPİLİYİM,

              ÇÜNKÜ;                                    EĞİTİM Mİ ÖĞRETİM Mİ?

    •  Kuran  derslerini  alıyorum,  ve
      bu bana mutluluk veriyor..              Bizler öğretmeniz. İşimiz eğitim. Önceden de bilirdik, kabullenirdik. Öğretmenlik kutsal, eğitim
    •  İmam  Hatipli  olmak,  Allah’ın   şart… Lakin pandemi sürecinde iyice anladık ki okulun, öğretmenin yeri çok büyük. Hiçbir şey, öğrenme-
                                       diğini zannettiğimiz öğrenciler için bile sabah okula gelmek için; erken kalkmak, hazırlanmak belli saatte
      dinini paylaşmaktır..            derse girmek, teneffüse çıkmak, akran grupları içerisinde sosyal bir ortama girmek eğitimin ta kendisiy-
    •  Dinimle ilgili bir çok şeyi biliyo-  miş. Pandemi dönüşü gördüğümüz öğrenci profili maalesef bu eğitimden, bu okul disiplininden mahrum
                                       kaldığı için adaptasyon sürecinde sıkıntılar yaşandı. Bizler hem idareci olarak hem öğretmen olarak hem
      rum..                            de veli olarak yaşanan sorunlara birebir şahit olduk.
                                              Telefonu tableti bilmeyen çocuklarımızın eline canlı derslerden dolayı interneti sosyal medyayı
    •  Dinimizde  neyin  yanlış  ve      biz verdik. Olumlu etkilerinin yanında olumsuz etkileri de kaçınılmazdı. Bütün suçu sosyal medyaya at-
      doğru  olduğunu  ayırt  etmek-   mak ne kadar doğru tartışılır tabiki… Bence bu olumsuz sürecin en büyük ve en önemli aktörleri aileler
      dir..                            oldu. Kapana kısılmış gibi tüm aile bireylerinin sürekli bir arada yaşadığı karantina günlerinin çocukların
                                       hayatında önemli etkileri oldu. Bence bizler insan olarak, ebeveyn olarak iş hayatımızda belirli zaman
    •  Dinimi  doğru  şekilde  yaşıyo-  dilimlerinde kendimize ait rollerimizi oynarız. Ebeveyn olaraktan gün içerisinde yine belirli zaman dilimle-
      rum..                            rinde çocuklarla vakit geçiririz. Fakat bu süre uzayınca roller değişir. Tahammül sınırları daralır. Çocuklar
                                       ebeveynlerini, ebeveynler çocuklarının farklı yönlerini tanırlar. Bu olumlu olabileceği gibi olumsuzda ola-
    •  Arkadaşlarımın  din  hakkında   bilir. Dolayısıyla bir şeylerden şikâyet etmeden önce kendimize, değerlerimize ayna tutmalıyız.
      bilmediği soruları yanıtlayabi-         Bizler bizlere emanet edilen her bir öğrencinin hayatının önemli bir bölümünde aktif rol oynu-
      liyorum..                        yoruz. Bu büyük bir sorumluluk aslında… Bunun hepimiz farkındayız eminim. Şartlar ne olursa olsun her
                                       öğrencinin gelebileceği bir nokta mutlaka var bence… Herkes çok iyi biyoloji bilmeyebilir, matematikten
    •  Dinimi  daha  güzel  yaşamaya   anlamayabilir. Bence eğitimin öncelikli amacı bunlar da olmamalı… Amacımız milli ve manevi değerle-
      çalışıyorum..                    rine sahip çıkan dünyaya geliş amacının farkında olan, yaşadığı olayların farkında olup sorgulayabilen,
                                       özgüveni ukalalıkla karıştırmayan, ayakları yere sağlam basan bireyler yetiştirmek olmalı…24 KASIM a
    •  Kuran’ı en iyi şekilde okumayı   yaklaştığımız şu günlerde bu amaçlar doğrultusunda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan, kendini bu mesle-
                                       ğe adamış tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum.
      öğreniyorum..
    •  Derslerimi işlerken bile ibadet-                                          FATMA BOSTANCI - MÜDÜR YARDIMCISI
      lerimi yerine getirebiliyorum..

    •  Çevreme  yardımcı  olunca
      daha çok seviniyorum..
    •  Birbirimizi Allah rızası için sev-
      meyi öğreniyoruz.
    •  Beni manevi olarak geliştirdi.
    •  Genç  yaşta  bu  şuuru,  hak
      davamızı  ancak  İmam  Hatip
      okulunda ve ortamında kaza-
      nabilirdik.
    •  Bu öğrendiklerimi de ilerde in-
      sanlara anlatacağım inşallah.






                      HANGİSİ DAHA ZOR?    ‘‘SABRETMEK Mİ? - ŞÜKRETMEK Mİ?’’

    İnsan yaratılışı gereği sevinci, hüznü, neşeyi, kederi birlikte yaşayan bir varlıktır. Hayatı boyunca sevinci yaşayan bir çok olayı yaşamakla beraber
    hüzünlerle de yüzyüzedir. Bir çok tehlike ile karşı karşıya kalmakta bu sebeple de tedbirli olmak durumundadır. Kendini ayakta tutabilecek yegâne gücü
    ve direnci de sağlam bir Allah inancından alır. Çünkü insan yaşadığı dünyayı ve ebedi yurdunu imâr ve ihyâ etmekle görevlidir.  Başına gelebilecek
    tehlikelere karşı tedbirlerini aldıktan sonra kaçınılmaz felaketlere maruz kalırsa önce sabır sonra azim ve irade ile hareket etmelidir. Mümin sabır
    ve tevekkül ehlidir. O başa gelen musibetlerin birer imtihan ve sınanma olduğunu Yüce Allah’ın Kitabından öğrenmiştir. Bu imtihanları başarıyla
    vermek Hz. Peygamberin ifadesiyle zaman zaman eğilse ve belibükülse bile yıkılmamak zorundadır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz müminle kafirin
    mukayesesini yaptığı bir hadisinde, belalar karşısında bir mümini, rüzgarda eğilse bile sökülmeyen yeşil ekine, kafiri ise şiddetli bir rüzgar karşısında
    kırılan ya da kökünden devrilen bir ağaca benzetmiştir.
    Allah’ın sunduğu nimetlere şükür, hayatın getirdiği sıkıntılı durumlarda Rabbimizin bizi imtihan ettiğinin bilincinde olup buna da sabretmek gereklidir.
    Yüce Allah şöyle buyuruyor; “ İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır. Sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit “bu bana ancak
    bilgimden dolayı verilmiştir.” Der. Hayır o bir imtihandır fakat çokları bilmezler.” Bu ayetlede anlaşıldığı üzere nimetin farkında olup onunda bir emanet
    olarak kula verildiğinin, sıkıntılarında emanet olduğunun ve aslında bu ikisininde biz insanlar için birer  imtihan ve ibadet olduğunun farkında olmalıyız.
    Müminin sabır ve şükürle örülü bu hayatını  Hz. Peygamber Efendimiz şöyle buyurarak açıklıyor: “Müminin her hali hayrete şayandır. Çünkü Allah’ın
    onunla ilgili her takdiri onun için hayırdır. Şayet ona bir zarar ulaşır da o buna sabrederse bu onun için hayır olur. Yok eğer ona bir nimet ulaşır ve
    buna da şükrederse yine hayra ulaşır.”

    Rabbimiz bizden nimete şükür bela ve musibetlere de sabretmeyi ister. Kur’ân’ı Kerim’de dört ayrı yerde “Şüphesiz bunda sabredip şükredenler
    için ayetler vardır.” Denilerek sabır ve şükür beraber bahsedilmiştir. Kur’ân-ı Kerimde Hz. Süleyman, Hz Eyüb ve bir çok peygamberin hayatından
    kesitler sunarak örnekler verilmiştir.  Hz. Süleyman’a hiç kimseye sunulmayan nimetler verilmişken şan şöhret, makam mevki, güç, iktidar, ihtişam
    içindeyken Allah’ı hiçbir zaman unutmamıştır. Hz. Eyüb’e verilen nimetler tek tek elinden alındığı sıkıntılı zamanlarında da Rabbine sığınıp sabır ve
    şükürle imtihanını kazanmıştır. Rabbimiz Hz. Süleyman ve Hz. Eyüb’ten övgüyle aynı şekilde şöyle bahsediyor; “ O ne güzel kuldu, Şüphesiz o daima
              6
    Allah’a yönelirdi”
   1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11