Page 134 - İslam'ın İnanç Esasları
P. 134

İslam’ın İnanç Esasları


                bekçileri dedi ki: "Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle
                karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" On-
                lar: "Evet" dediler. Ancak azap kelimesi kâfirlerin üzerine hak
                oldu. (Zümer Suresi, 71)

                İnsan, Allah'ın Kuran'da tarif ettiği ve beğendiği mümin mode-
             line uygun bir yaratılışta var edilmiştir. İyi ve kötü kendisine açıkça
             tarif edilmiştir. Ayrıca kendisine, bunları fark edebileceği göz, kulak
             ve kalp; kavrayabileceği akıl ve muhakeme özellikleri de verilmiştir.

             Allah'ın varlığını, büyüklüğünü bu özellikleriyle rahatlıkla anlaya-
             bilecek ve iman edebilecekken, inkar etmiş olanların elbette ki iman
             edenlerle bir olamayacağı ve aynı yerde bulunmayı hak etmedikleri
             de kesindir. Allah bu iki grubun ahirette nasıl ayrılacağını şöyle
             haber verir:

                Allah barış yurduna çağırır ve kimi dilerse dosdoğru yola yö-
                neltip-iletir. Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır.
                Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar
                cennetin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır. Kötülükler ka-
                zanmış olanlar ise; her bir kötülüğün karşılığı, kendi misliyledir.
                Bunları bir zillet sarıp kaplar. Onları Allah'tan (kurtaracak) hiç-
                bir koruyucu yok. Onların yüzleri, sanki bir karanlık gecenin

                parçalarına bürünmüş gibidir. İşte bunlar ateşin halkıdırlar;
                orada süresiz kalacaklardır. (Yunus Suresi, 25-27)
                Allah, iman eden ve Allah rızası için dünyada iyi işler yapanlara
             vaat ettiği cennet hayatını, Kuran'da detaylarına kadar tarif etmek-
             tedir. Bununla müminler müjdelenmektedir:

                İşte onlar, yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlardır. Nimetlerle-
                donatılmış cennetler içinde; Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden, Bi-
                razı da sonrakilerden. 'Özenle işlenmiş mücevher' tahtlar üze-

                                          132
   129   130   131   132   133   134   135   136   137   138   139