Page 143 - İslam'ın İnanç Esasları
P. 143
Adnan Oktar (Harun Yahya)
ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. So-
nunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah kendi kullarını
görendir. (Fatır Suresi, 45)
Bu İlahi hüküm gereği, Allah insanların hataları veya günahları
olabileceğini ancak bunda direnmemeleri gerektiği Kuran'da bildir-
miştir. Müminden beklenen, işlediği tüm hata ve günahlar için sü-
rekli Allah'tan bağışlanma dilemesidir.
İnkar edenler ile müminleri birbirlerinden ayıran en önemli va-
sıflardan biri de işte budur. İnkarcılar kendilerini hatasız ve günahsız
saymaya çalışırlar. Oysa müminlerin böyle bir iddiası yoktur. Elbette
Allah'a karşı hiçbir günah işlemek istemezler. Ancak insan yaratılışı
gereği, kimi zaman geçici olarak nefsine uyup günaha girebilir.
Allah'ın hükümlerini uygulamada gevşeklik göstermek gibi bir gaf-
lete düşebilir. Ama sonuçta tüm bunlardan pişman olup Allah'a yö-
nelmesi ve Rabbimizden bağışlanma dilemesi önemlidir.
Kuran'a baktığımızda Allah'tan bağışlanma dilemenin doğal ve
daimi bir mümin vasfı olduğunu görürüz. Bu durum da yine bizlere
müminlerin hiçbir zaman kendilerini günahtan müstağni görme-
diklerini, aksine kusur ve eksikleri için sürekli Allah'ın rahmetine
sığındıklarını göstermektedir. Bir ayette, tevbe etmek, müminin en
önde gelen vasıflarından biri olarak sayılmaktadır:
Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda)
seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredenler,
kötülükten sakındıranlar ve Allah'ın sınırlarını koruyanlar; sen
(bütün) müminleri müjdele. (Tevbe Suresi, 112)
İnsanları din ahlakından uzaklaştıran sebeplerden bir tanesi, iş-
ledikleri günahların getirdiği suçluluk duygusu nedeniyle kendile-
rini iflah olmaz kimseler olarak görmeye başlamalarıdır. Şeytan bu
141