Page 761 - Yaratılış Atlası 2. Cilt
P. 761
Harun Yahya
Aynı gerçek hayvanlar için de geçerlidir. Yeryüzünde yaşayan ve yaşamış milyonlarca farklı hayvan tü-
rünün hepsini yaratan Allah'tır. Balıkları, sürüngenleri, kuşları, memelileri yaratan, atları, zürafaları, sincap-
ları, geyikleri, serçeleri, kartalları, dinozorları, balinaları veya tavus kuşlarını yoktan var eden, sonsuz bir il-
im ve sanat sahibi olan Allah'tır. Ayetlerde Allah'ın farklı canlı türlerini yaratmasından şöyle söz edilir:
Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yü-
rümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye
güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)
Ve hayvanları da yarattı; sizin için onlarda ısınma ve yararlar vardır ve onlardan yemektesiniz. (Nahl Sure-
si, 5)
Allah tüm canlıları yarattığı gibi insanı da yaratmıştır. İlk insan olan Hz. Adem'i Kuran'da bildirdiği
üzere çamurdan yaratmış, sonra da tüm insanları birbirlerinden türeyen basit bir sıvıdan (meniden) var et-
miştir. Dahası, yeryüzündeki diğer canlılardan farklı olarak, insana Kendinden bir ruh üflemiştir. Allah in-
sanın yaratılışıyla ilgili bu gerçeği Kuran'da şöyle bildirir:
O, yarattığı herşeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır. Sonra onun soyunu bir
özden, basbayağı bir sudan yapmıştır. Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona Ruhundan üfledi. Sizin
için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz? (Secde Suresi, 7-9)
‹nsan›n Görevi
Bilim, başta da belirttiğimiz gibi Allah'ın Kuran'da bildirdiği yaratılış gerçeğini bir kez daha ortaya koy-
maktadır. Bilimsel bulgular, canlılarda olağanüstü bir tasarım bulunduğunu göstererek, bunların üstün bir
akıl ve bilgiyle var edildiklerini doğrulamaktadır. Biyolojik gözlemler, canlı türlerinin birbirlerine dönüş-
mediklerini, dolayısıyla zaman içinde geriye doğru gidildiğinde her türün yoktan yaratılmış olan ilk birey-
lerine varılacağını göstermektedir. Örneğin kartallar her zaman kartal olarak kaldıklarına göre, tarih içinde
geriye gidildiğinde, orijinal olarak yoktan yaratılmış ilk kartal çiftine ya da grubuna varılacaktır. Nitekim
fosil bulguları da bunu doğrulamakta ve farklı canlı türlerinin, kendilerine has yapılarıyla yeryüzünde ani-
den ortaya çıktıklarını göstermektedir. Bu canlı türleri farklı zaman dilimleri içinde aşama aşama yaratılmış
ve yeryüzüne yerleştirilmiş olabilirler, ama sonuçta tüm bunlar Allah'ın dilemesiyle olmuştur.
Kısacası bilim, bu saydığımız delillerle canlıları var edenin Allah olduğunu gözler önüne sermektedir.
Ancak bilim bu noktadan daha ileri gidemez. Bize, niçin yaratıldığımızı ve yaşamımızın amacının ne
olduğunu öğreten, bizi yaratmış olan Allah'ın Zatı'nı tanıtan ve her konuda yol gösterecek olan yegane
kaynak, Allah'tan bize ulaşan kutsal kitabımız Kuran'dır.
Kuran'da ise, bize yaratılış amacımızın Rabbimiz olan Allah'a iman etmek ve O'na kulluk etmek oldu-
ğu bildirilir. Allah bir ayette, "Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım." (Za-
riyat Suresi, 56) diye buyurmaktadır. Yaratılış gerçeğini kavrayan her insana düşen görev, bu ayetin hük-
müne uygun olarak yaşamak ve Allah'ın Kuran'da açıkladığı mümin kişi gibi, "Bana ne oluyor ki, beni Ya-
ratana kulluk etmeyecekmişim?" (Yasin Suresi, 22) demektir.
Gördüğü tüm delillere karşı hala yaratılış gerçeğini reddeden ve Allah'ı inkarda direten kimseler ise,
kibirleri akıllarına galip gelmiş kimselerdir. Bu gibi insanların gerçekte ne kadar büyük bir acz içinde ol-
duklarını, Rabbimiz bir ayette şöyle bildirir:
Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız -hep-
si bunun için biraraya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey ka-
pacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de. (Hac Suresi, 73)
Bu kitapta, evrim teorisinin geçersizliği tümüyle bilimsel bulgulara dayanılarak açıklanmaktadır. Ev-
rim teorisini bilim adına savunanların, mutlaka bu bulgularla yüzleşmeleri ve şimdiye kadar sahip olduk-
ları bazı önkabulleri sorgulamaları gerekmektedir. Eğer bundan kaçınırlar ise, bu teoriye olan bağlılıkları-
nın bilimsel değil, tümüyle dogmatik bir bağlılık olduğunu fiilen kabul etmiş olacaklardır.
Adnan Oktar 759