Page 757 - Yaratılış Atlası 2. Cilt
P. 757

Harun Yahya






             kabul edildikten sonra, en imkansız olasılıklar bile kolaylıkla kabul edilebilir.
                 Bu dogmatik zihniyetin örneklerini hemen hemen her evrimci çalışmada bulmak mümkündür. Ev-
             rim'in Türkiye'deki önde gelen savunucularından Prof. Ali Demirsoy birçok örnekten biridir. Prof. De-
             mirsoy'a göre, yaşam için mutlaka var olması gereken temel proteinlerden Sitokrom-C'nin tesadüfen

             oluşması ihtimali "bir maymunun daktiloda hiç yanlış yapmadan insanlık tarihini yazma olasılığı ka-
             dar azdır." 321
                 Kuşkusuz böyle bir ihtimali kabul etmek, akıl ve sağduyunun en temel prensiplerini çiğnemek an-
             lamına gelir. İnsan, bir kağıt parçası üzerine yazılı tek bir harf gördüğünde bile, o harfin bilinçli birisi

             tarafından yazıldığına emindir. İnsanlık tarihini anlatan bir kitap gördüğünde, bunun bir yazar tarafın-
             dan kaleme alındığından daha da emindir. Akli dengesi yerinde olan hiç kimse, bu dev kitabın içindeki
             harflerin "tesadüfen" yan yana geldiğini iddia etmeyecektir.
                 Ancak son derece ilginçtir, Prof. Dr. Ali Demirsoy, tam da bunu kabul etmektedir:

                 Bir Sitokrom-C'nin dizilimini oluşturmak için olasılık sıfır denecek kadar azdır. Yani canlılık eğer belirli bir

                 dizilimi gerektiriyorsa, bu tüm evrende bir defa oluşacak kadar az olasılığa sahiptir, denebilir. Ya da oluşu-
                 munda bizim tanımlayamayacağımız doğaüstü güçler görev yapmıştır. Bu sonuncusunu kabul etmek bilim-
                 sel amaca uygun değildir. O halde birinci varsayımı irdelemek gerekir.        322

                 Prof. Demirsoy, "doğaüstü güçleri kabul etmemek", yani Yaratıcı'nın varlığını reddetmek için imkan-
             sızı tercih ettiğini yazmaktadır. Oysa bilimin amacı "doğaüstü güçlerin varlığını kabul etmemek" de-
             ğildir. Bilim böyle bir amaçla yola çıkmaz. Bilim hiçbir ön yargıya bağlanmadan sadece doğayı inceler

             ve bu incelemelerinden sonuçlar çıkarır. Eğer bu sonuçlar, evrenin her noktasında doğada doğaüstü bir
             aklın tasarımının hakim olduğunu gösteriyorsa -ki böyledir-, bilim elbette bunu kabul etmelidir.
                 Dikkat edilirse, aslında "bilimsel amaç" diye ifade edilen şey, sadece maddenin var olduğu ve tüm

             doğanın da sadece maddi etkenlerle açıklanabileceği yönündeki bir dogmadır. Bu ise "bilimsel amaç"
             vs. değil, doğrudan materyalist felsefedir. Materyalist felsefe, "bilimsel amaç" gibi yüzeysel sözlerin ar-
             dına gizlenmiş ve bilim adamlarını gerçekte bilim dışı kabullere zorlamaktadır. Nitekim Demirsoy, bir
             başka konudan, hücredeki mitokondrilerin kökeninden söz ederken, tesadüf açıklamasını "bilimsel dü-
             şünceye oldukça ters gelmesine rağmen" kabul ettiğini açıkça belirtir:


                 ... Sorunun en can alıcı noktası, mitokondrilerin bu özelliği nasıl kazandığıdır. Çünkü tek bir bireyin dahi
                 rastlantı sonucu bu özelliği kazanması aklın alamayacağı kadar aşırı olasılıkların biraraya toplanmasını ge-
                 rektirir... Solunumu sağlayan ve her kademede değişik şekilde katalizör olarak ödev gören enzimler, meka-
                 nizmanın özünü oluşturmaktadır. Bu enzim dizisini bir hücre ya tam içerir ya da bazılarını içermesi anlam-
                 sızdır. Çünkü enzimlerin bazılarının eksik olması herhangi bir sonuca götürmez. Burada bilimsel düşünce-

                 ye oldukça ters gelmekle beraber daha dogmatik bir açıklama ve spekülasyon yapmamak için tüm solunum
                 enzimlerinin bir defada hücre içerisinde ve oksijenle temas etmeden önce, eksiksiz bulunduğunu ister iste-
                 mez kabul etmek zorundayız.      323

                 Tüm bu satırlardan anlıyoruz ki evrim, gerçekte bilimsel araştırmaların sonucunda ortaya çıkan bir
             teori değildir. Aksine, bu teori materyalist felsefenin gereklerine göre önce masa başında üretilmiş ve

             sonra da bilimsel gerçeklere rağmen kabul ettirilmeye çalışılan bir tabuya dönüşmüştür. Yine evrimcile-
             rin yazdıklarından anladığımız üzere, tüm bu çabanın bir de "amacı" vardır ve bu amaç, her ne pahası-
             na olursa olsun canlıların yaratılmamış olduklarını savunmayı gerektirmektedir.


                 fioklardan Kaçmamak


                 Az önce de vurguladığımız gibi, madde ötesinin (ya da "doğaüstü"nün) var olduğunu kesinlikle red-

             deden düşünce, materyalizmdir. Bilim ise, böyle bir dogmayı kabul etmek zorunda değildir. Bilim, do-
             ğayı incelemek ve sonuçlar çıkarmakla yükümlüdür.
                 Ve bilim, söz konusu gerçeğe, yani canlıların yaratılmış olduğu gerçeğine ulaşmaktadır. Bu, bilimsel
             bulgular tarafından ortaya konan bir açıklamadır. Canlılardaki olağanüstü kompleks yapıları inceledi-






                                                                                                                          Adnan Oktar    755
   752   753   754   755   756   757   758   759   760   761   762