Page 752 - Yaratılış Atlası 2. Cilt
P. 752
B‹LG‹ TEOR‹S‹ VE MATERYAL‹ZM‹N SONU
z önce de belirttiğimiz gibi, evrim teorisinin temelinde materyalist felsefe yatmaktadır. Materya-
lizm, var olan herşeyin sadece madde olduğu varsayımına dayanır. Bu felsefeye göre, madde
A sonsuzdan beri vardır, hep var olacaktır ve maddeden başka bir şey de yoktur. Materyalistler, bu
iddialarına destek sağlamak için, "indirgemecilik" olarak adlandırılan bir mantık kullanırlar. İndirgemeci-
lik, madde gibi görünmeyen şeylerin de aslında maddesel etkenlerle açıklanabileceği düşüncesidir.
Bunu açıklamak için zihin örneğini verelim. Bilindiği gibi insanın zihni "elle tutulur, gözle görülür" bir
şey değildir. Dahası insan beyninde bir "zihin merkezi" de yoktur. Bu durum bizi ister istemez, zihnin
madde-ötesi bir kavram olduğu sonucuna götürür. Yani "ben" dediğimiz, düşünen, seven, sinirlenen, üzü-
len, zevk alan ya da acı çeken varlık, bir koltuk, bir masa ya da bir taş gibi maddesel bir varlık değildir.
Materyalistler ise, zihnin "maddeye indirgenebilir" olduğu iddiasındadırlar. Materyalist iddiaya göre,
bizim düşünmemiz, sevmemiz, üzülmemiz ve tüm diğer zihinsel faaliyetlerimiz, aslında beynimizdeki
atomlar arasında meydana gelen kimyasal reaksiyonlardan ibarettir. Bir insanı sevmemiz, beynimizdeki
bazı hücrelerdeki bir kimyasal reaksiyon, bir olay karşısında korku duymamız bir başka kimyasal reaksi-
yondur. Ünlü materyalist filozof Karl Vogt, bu mantığı "Karaciğer nasıl öd sıvısı salgılıyorsa, beyin de dü-
şünce salgılar." şeklindeki ünlü sözüyle ifade etmiştir. 312 Oysa elbette öd sıvısı bir maddedir, ama düşün-
cenin madde olduğunu gösterecek hiçbir kanıt yoktur.
İndirgemecilik bir mantık yürütmedir. Ancak bir mantık yürütme doğru temellere de dayanabilir, yan-
lış temellere de. Bu nedenle bizim için şu anda önemli olan soru şudur: Materyalizmin temel mantığı olan
"indirgemecilik", bilimsel verilerle karşılaştırıldığında ortaya hangi sonuç çıkar?
19. yüzyılın materyalist bilim adamları ya da düşünürleri, bu soruya kolaylıkla "bilim indirgemeciliği
doğrular" cevabının verilebileceğini sanıyorlardı. Ama 20. yüzyıl bilimi, ortaya çok farklı bir gerçek çıkar-
mıştır.
Bu gerçek, doğada var olan ve asla maddeye indirgenemeyecek olan "bilgi"dir.
Madde ile Bilginin Fark›
Canlıların DNA'larında inanılmaz derecede kapsamlı bir bilgi olduğuna önceki bölümlerde değinmiş-
tik. Milimetrenin yüz binde biri kadar küçük bir yerde, bir canlı bedeninin bütün fiziksel detaylarını tarif
eden adeta bir "bilgi bankası" vardır. Dahası canlı vücudunda bir de bu bilgiyi okuyan, yorumlayan ve bu-
na göre "üretim" yapan bir sistem bulunur. Bütün canlı hücrelerinde, DNA'da bulunan bilgi, çeşitli enzim-
ler tarafından "okunur" ve bu bilgiye göre protein üretilir. Vücudumuzda her saniye gereken yer için ge-
rekli türde milyonlarca protein üretilmesi, bu sistemle gerçekleşir. Bu sistem sayesinde, ölen göz hücrele-
rimiz yine göz hücreleri, kan hücrelerimiz yine kan hücreleri ile yenilenirler.
750 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 2