Page 117 - Hz. Mehdi Hakkında Bilgiler
P. 117
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Elbette ben onların hüsn-ü zanlarını ve samimâne me-
dihlerini (methetmelerini, övgülerini) bütün bütün reddet-
mek ve hatırlarını tekdirle (üzerek, ikaz ederek) kırmak, o
hazine-i Kur'âniyeden alınan Nurlara bir ihanet ve adavet
(düşmanlık, kin) hükmüne geçer. Ve o elmas kalemli ve kah-
raman kalbli muavinleri kaçıracak diye, onların âdi, müflis
(herşeyini kaybetmiş) şahsıma karşı medh ü senâlarını (meth
edip övmelerin), asıl mal sahibi ve bir mânevî mucize-i
Kur'âniye olan Risale-i Nur'a ve has şakirtlerinin şahsiyet-i
mâneviyesine çeviriyordum. "Benim haddimden yüz derece
ziyade hisse veriyorsunuz" diye bir cihette hatırlarını kırıyor-
dum. Acaba hiç bir kanun, müstenkif (reddeden) ve razı olma-
yan bir adamı başkaların onu methetmesiyle suçlu yapar mı ki,
kanun namına hareket eden resmî memur beni suçlu yapıyor?
Hem neşrettiğimiz aleyhimizde yazılan kararnamenin elli dör-
düncü sayfasında, "ÂHİRZAMANIN O BÜYÜK ŞAHSI NES-
LEN ÂL-İ BEYTTEN OLACAK. BİZ NUR ŞAKİRTLERİ, AN- RİSALE-İ NUR'DA "SEYYİDLİK" KONUSU - TÜRKÇE
CAK MÂNEVÎ ÂL-İ BEYTTEN SAYILABİLİRİZ. ... (Şualar,
sayfa: 390)
2.
55: "Hazret-i Ali'nin (r.a.) ilm-i hakikat (hakikat ilmi) itiba-
riyle şakirdi (talebesi) olduğumdan, mânevî evlâdı olabilirim"
demesiyle kendine atfedilen makamlara liyakatini (layık oldu-
ğunu) kabul etmiş görülmektedir.
Bedî' (hayret verici, garib) mânâsında olan Celcelûtiye ka-
sidesinde (Hz. Ali (r.a.) tarafından telif edilen bir kasîde)
İmam-ı Ali'nin (r.a.) çok cihetlerle Risale-i Nur'a sarahat (açık-
lık) derecesine yakın işarâtı (işareti) içinde, Bediüzzaman ismi-
ni Risale-i Nur'a vermesinden, bana emaneten verilen o ismi
115