Page 36 - Sayın Adnan Oktar ve Arkadaşlarımıza İsnat Edilen Suçlamalar ve Cevapları
P. 36
SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARIMIZA İSNAT EDİLEN SUÇLAMALAR VE CEVAPLARI
Daha da önemlisi, ortada somut hiçbir delil olmamasına karşın bu kara propagandanın etkisiy-
le kamuoyunda oluşan infialin sonucunda, sayıları 180’i bulan TBAV camiası mensubu aylardan
beri tutuklu olarak cezaevlerindedir.
Bu psikolojik savaşta kullanılan en belirgin yöntem ise, polis operasyonu sırasında, gözaltına
alınan kişilere ait olan ruhsatlı silahların bir araya toplanmış görüntülerinin, çarpıtılmış haberler-
le güya bir cephanelik gibi gösterilmeye çalışılması olmuştur.
Malum medya organları, bu “silahlı terör örgütü” iftirasının altyapısını hazırlamak için; gözaltı
aşamasında el konulan 70 tabanca ve 23 av tüfeğini, haberlerine sanki ortada kanuna aykırı bir
durum varmış gibi yansıtmışlardır. Bu yayınlarda, söz konusu SİLAHLARIN TAMAMININ RUHSAT-
LI OLDUĞUNDAN bahsetmedikleri gibi bunların yakalaşık 120 ayrı adresten ve toplam 185 kişi-
den elde edildiği gerçeğini de açıklamaktan kaçınmışlardır. Silahları emniyette toplu bir biçimde
gösteren resimleri kullanarak GÜYA TEK BİR YERDE BÜYÜK BİR CEPHANELİK VARMIŞ İZLENİMİ
OLUŞTURMAYA ÇALIŞMIŞLARDIR. İftiralarının açığa çıkmaması için ise, emniyet yetkililerince ba-
sına verilen ilk fotoğraflarda silahların yanında açıkça görülen taşıma ruhsatlarını, fotoğraflarda
bulandırmış veya silerek saklamaya çalışmışlardır.
Bu tür asılsız haberlerle, ilk önce güya ortada bir “silahlı örgüt” olduğu izlenimi oluşturulmaya
çalışılmış, BİR SÜRE SONRA DA ARAYA MAKSATLI OLARAK “TERÖR” KELİMESİ EKLENEREK “Sİ-
LAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ” İFADESİ TÜRETİLMİŞTİR. Bu tür kelime ve algı oyunlarıyla birçok haber
ve köşe yazısında yoğun olarak kullanılmaya başlanan “terör örgütü” kavramı TBAV camiası men-
suplarıyla özdeşleştirilmeye çalışılmıştır.
Oysa Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız terör örgütü olmak şöyle dursun, tam aksine Türki-
ye’de ve tüm dünyada yıllardır teröre karşı en büyük ve en etkili fikri ve ilmi mücadeleyi sürdüren
kimselerdir. DEAŞ, El Kaide, DHKP-C, PKK ve FETÖ ile fikri mücadele eden, bu şekilde terörü ve
şiddeti önlemeye çalışan, vatanın bölünmez bütünlüğünü savunan, bölücülüğe set olan, devleti ve
devletin üniter yapısını her koşulda savunan kişiler olan Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız,
terör örgütlerinin tüm amaç ve felsefelerine tam anlamıyla karşıdır, 180 derece zıttır.
28 Şubat dönemi gazeteciliği günümüzde de aynı şekliyle psikolojik harp ve linç uygulama-
larına devam etmektedir. Medya linçlerine itibar edilmeye başlandığı anda ise ortada bir hukuk
devletinin kalmayacağı da aşikardır.
Böyle davranmalarındaki amacın, toplanan silahlarda kanuna aykırı hiçbir durum olmadığı
gerçeğini kamuoyundan gizlemek ve uydurdukları “silahlı terör örgütü” iftirasını kendilerince
halka yutturmaya çalışmak olduğu açıktır.
Sadece arkadaş camiamıza karşı yürütülen iftira kampanyasına malzeme olma amacı taşıyan
bu iddianın saçmalığını ortaya koyan birçok delil ortadayken, bu tür iftiralara itibar etmek ne hu-
kuka ne vicdana sığmamaktadır.
Ayrıca böyle ucuz bir komploya sessiz kalmak, ülkemizde adalete olan güvenin sarsılması açı-
sından ciddi mahsurlar taşımaktadır. Şahsi çıkar ya da husumet duygularıyla hareket eden bazı
iftiracı kişi, çevre ve medya mensuplarının, tertemiz insanlara ortada hiçbir delil yokken “silah-
lı terör örgütü” iftirasını atarak, bu kişileri kolayca mağdur etmelerine göz yumulması halinde
36