Page 39 - Sayın Adnan Oktar ve Arkadaşlarımıza İsnat Edilen Suçlamalar ve Cevapları
P. 39

ALDIKLARI VE ŞU ANA KADAR DA HİÇ KULLANMADIKLARI TAMAMI YASAL VE RUHSATLI
                      SİLAHLARDIR.

                  Görüldüğü üzere TCK 220/3. fıkrasında geçen “silahlı” nitelemesinin kabul edilebilmesi için
               gerekli hukuki şartların hiçbirini polis operasyonu kapsamında el konan silahlar için söylememiz
               mümkün değildir.Dolayısıyla silahlı örgüt isnadı hukuka ve gerçeklere tamamen aykırıdır.




               1.12.  Ülkemizde benzer yapıya sahip çok sayıda inanç gurubu vardır, bunlara
                      da “örgüt” mü denecektir?



                  Gönüllülük, kardeşlik, fedakarlık, yardımseverlik ve cömertlik ilkelerini esas alan, İslami değer-
               lerle insanlığa ve topluma faydalı olmayı ilke edinerek bu şekilde devlete de muazzam bir şekilde
               destek olan inanç guruplarını örgüt olarak tanımlamak Anayasal ilkeler ve Evrensel insan hakları
               açısından son derece hatalı bir yaklaşımdır.

                  Eğer İslami dernekler, vakıflar, Nakşibendiler, Kadiriler, Aleviler gibi cemaatler ve diğer müs-
               lim-gayrimüslim dini gruplar, kültürel, imani ve sosyal faaliyetler yürüttükleri için örgüt olarak
               değerlendirilecekse, bu çarpık mantıkla tüm yardım kurumlarını, hayır-hasenat faaliyetlerinde
               bulunan tüm sivil toplum kuruluşlarını da örgüt kapsamına sokmak mümkün hale gelir.

                  Hatta ortak fikir, görüş, sevgi, saygı, güven ve inanç çerçevesinde bir araya gelen ve bir arada ya-
               şamak isteyen tüm arkadaş grupları ve sosyal oluşumlar da aynı şekilde örgüt olarak suçlanabilir.
               Bu son derece sakıncalı bir durumdur.


                  İSLAMİ  CEMAATLER  SELÇUKLU’DAN  GÜNÜMÜZE  KADAR  TOPLUMA  VE  DEVLETLERİNE
               HİZMET ETMİŞTİR

                  Anadolu’da bin yıldır, gönüllü birer sivil toplum kuruluşu olarak faaliyet göstermiş birçok ce-
               maat olmuştur. Bu cemaatler Selçuklu’da, Osmanlı’da, Kurtuluş Savaşı esnasında en nihayetinde
               Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca iman, irşat, imar, eğitim, sosyal yardımlaşma ve insani yardım
               faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Birer hayır kurumu vazifesi görmüşlerdir. Günümüze kadar geçen
               dönemde de Diyanet İşleri Başkanlığımız’ın ulaşamadığı bölgelere de ulaşarak Kuran ve İslam’ın
               anlatılması, toplumsal barış ve sevginin korunması yönünde faaliyetler yürütmüşlerdir.

                  Günümüzde de tüm siyasetçi ve yöneticilerimizin söz ve tavsiyelerini birer ilke olarak hayatına
               geçirdiği, Osmanlı Devleti’nin fikir babası Şeyh Edebali de Bektaşi geleneğiyle kurulmuş Anadolu
               Ahi reislerindendir. Selçuklu’da dini ve milli birliğin sağlanmasında önemli roller üstlenen Ahilik,
               Anadolu’da köylere kadar yayılarak Anadolu’nun daha kısa sürede İslam çimentosu ile kaynaşma-
               sını sağlamıştır. Bu kaynaşma neticesinde Moğol istilasına karşı canla başla mücadele edilmiştir.

                  Anadolu’da ortaya çıkan birçok cemaat de aynı Bektaşiler ve Ahilik gibi “cömertlik ve kardeş-
               lik” ilkesiyle hareket etmiştir. Cemaatlerin ayakta tuttuğu ve güçlendirdiği İslam medeniyetinin
               bir parçası olan vakıflar içerisinde Türkiye’ye büyük faydalar getiren, imar işleri yapan, fakir halka

               destek olan, bölücü ideolojilerle mücadele eden ve hatta önemli siyasetçilerin, fikir insanlarının
               yetişmesine vesile olanlar da çokça mevcuttur.


                                                           39
   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44