Page 191 - Kainattaki Kusursuzluk Tesadüf Değildir
P. 191

Harun Yahya (Adnan Oktar)                          189





              çevrenize bakın. Şu anda gördüğünüz netlik ve kalitedeki bu görüntüyü
              başka bir yerde gördünüz mü? Bu kadar net bir görüntüyü size dünyanın
              bir numaralı televizyon şirketinin ürettiği en gelişmiş televizyon ekranı da-
              hi veremez. 100 yıldır binlerce mühendis bu netliğe ulaşmaya çalışmakta-
              dır. Bunun için fabrikalar, dev tesisler kurulmakta, araştırmalar yapılmak-
              ta, planlar ve tasarımlar geliştirilmektedir. Yine bir TV ekranına bakın, bir
              de şu anda elinizde tuttuğunuz bu kitaba. Arada büyük bir netlik ve kalite
              farkı olduğunu göreceksiniz. Üstelik, TV ekranı size iki boyutlu bir görün-
              tü gösterir, oysa siz üç boyutlu, derinlikli bir perspektifi izlemektesiniz.
                   Uzun yıllardır on binlerce mühendis üç boyutlu TV yapmaya, gözün
              görme kalitesine ulaşmaya çalışmaktadırlar. Evet, üç boyutlu bir televizyon
              sistemi yapabildiler ama onu da gözlük takmadan üç boyutlu görmek
              mümkün değil, kaldı ki bu suni bir üç boyuttur. Arka taraf daha bulanık,
              ön taraf ise kağıttan dekor gibi durur. Hiçbir zaman gözün gördüğü kadar
              net ve kaliteli bir görüntü oluşmaz. Kamerada da, televizyonda da mutlaka
              görüntü kaybı meydana gelir.
                   İşte evrimciler, bu kaliteli ve net görüntüyü oluşturan mekanizmanın
              tesadüfen oluştuğunu iddia etmektedirler. Şimdi biri size, odanızda duran
              televizyon tesadüfler sonucunda oluştu, atomlar biraraya geldi ve bu gö-
              rüntü oluşturan aleti meydana getirdi dese ne düşünürsünüz? Binlerce ki-
              şinin biraraya gelip yapamadığını şuursuz atomlar nasıl yapsın?
                   Gözün gördüğünden daha ilkel olan bir görüntüyü oluşturan alet te-
              sadüfen oluşamıyorsa, gözün ve gözün gördüğü görüntünün de tesadüfen
              oluşamayacağı çok açıktır. Aynı durum kulak için de geçerlidir. Dış kulak,
              çevredeki sesleri kulak kepçesi vasıtasıyla toplayıp orta kulağa iletir; orta
              kulak aldığı ses titreşimlerini güçlendirerek iç kulağa aktarır; iç kulak da bu
              titreşimleri elektrik sinyallerine dönüştürerek beyne gönderir. Aynen gör-
              mede olduğu gibi duyma işlemi de beyindeki duyma merkezinde gerçek-
              leşir.
                   Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, ışık gibi sese de ka-
              palıdır, ses geçirmez. Dolayısıyla dışarısı ne kadar gürültülü de olsa beynin
              içi tamamen sessizdir. Buna rağmen en net sesler beyinde algılanır. Ses ge-
              çirmeyen beyninizde bir orkestranın senfonilerini dinlersiniz, kalabalık bir
              ortamın tüm gürültüsünü duyarsınız. Ama o anda hassas bir cihazla beyni-
              nizin içindeki ses düzeyi ölçülse, burada keskin bir sessizliğin hakim oldu-
              ğu görülecektir. Net bir görüntü elde edebilmek ümidiyle teknoloji nasıl
              kullanılıyorsa, ses için de aynı çabalar onlarca yıldır sürdürülmektedir. Ses
              kayıt cihazları, müzik setleri, birçok elektronik alet, sesi algılayan müzik sis-
              temleri bu çalışmalardan bazılarıdır. Ancak, tüm teknolojiye, bu teknolojide
              çalışan binlerce mühendise ve uzmana rağmen kulağın oluşturduğu netlik
              ve kalitede bir sese ulaşılamamıştır.
                   En büyük müzik sistemi şirketinin ürettiği en kaliteli müzik setini dü-
   186   187   188   189   190   191   192   193   194