Page 192 - Kainattaki Kusursuzluk Tesadüf Değildir
P. 192
190 KAİNATTAKİ KUSURSUZLUK TESADÜF DEĞİL
şünün. Sesi kaydettiğinde mutlaka sesin bir kısmı kaybolur veya az da olsa
mutlaka parazit oluşur veya müzik setini açtığınızda daha müzik başlama-
dan bir cızırtı mutlaka duyarsınız. Ancak insan vücudundaki teknolojinin
ürünü olan sesler son derece net ve kusursuzdur. Bir insan kulağı, hiçbir za-
man müzik setinde olduğu gibi cızırtılı veya parazitli algılamaz; ses ne ise
tam ve net bir biçimde onu algılar. Bu durum, insan yaratıldığı günden bu
yana böyledir. Şimdiye kadar insanoğlunun yaptığı hiçbir görüntü ve ses ci-
hazı, göz ve kulak kadar hassas ve başarılı birer algılayıcı olamamıştır. Ancak
görme ve işitme olayında, tüm bunların ötesinde, çok büyük bir gerçek daha
vardır.
Bey nin İçin de Gö ren ve Du yan Şu ur Ki me Ait tir?
Beynin içinde, ışıl ışıl renkli bir dünyayı seyreden, senfonileri, kuşların
cıvıltılarını dinleyen, gülü koklayan kimdir?
İnsanın gözlerinden, kulaklarından, burnundan gelen uyarılar, elektrik
sinyali olarak beyne gider. Biyoloji, fizyoloji veya biyokimya kitaplarında bu
görüntünün beyinde nasıl oluştuğuna dair birçok detay okursunuz. Ancak,
bu konu hakkındaki en önemli gerçeğe hiçbir yerde rastlayamazsınız:
Beyinde, bu elektrik sinyallerini görüntü, ses, koku ve his olarak algılayan
kimdir? Beynin içinde göze, kulağa, burna ihtiyaç duymadan tüm bunları al-
gılayan bir şuur bulunmaktadır. Bu şuur kime aittir?
Elbette bu şuur beyni oluşturan sinirler, yağ tabakası ve sinir hücreleri-
ne ait değildir. İşte bu yüzden, herşeyin maddeden ibaret olduğunu zanne-
den Darwinist-materyalistler bu sorulara hiçbir cevap verememektedirler.
Çünkü bu şuur, Allah’ın yaratmış olduğu ruhtur. Ruh, görüntüyü seyretmek
için göze, sesi duymak için kulağa ihtiyaç duymaz. Bunların da ötesinde dü-
şünmek için beyne ihtiyaç duymaz.
Bu açık ve ilmi gerçeği okuyan her insanın, beynin içindeki birkaç san-
timetreküplük, kapkaranlık mekana tüm kainatı üç boyutlu, renkli, gölgeli ve
ışıklı olarak sığdıran yüce Allah’ı düşünüp, O’ndan korkup, O’na sığınması
gerekir.
Ma ter ya list Bir İnanç
Buraya kadar incelediklerimiz, evrim teorisinin bilimsel bulgularla açık-
ça çelişen bir iddia olduğunu göstermektedir. Teorinin hayatın kökeni hak-
kındaki iddiası bilime aykırıdır, öne sürdüğü evrim mekanizmalarının hiçbir
evrimleştirici etkisi yoktur ve fosiller teorinin gerektirdiği ara formların ya-
şamadıklarını göstermektedir. Bu durumda, elbette, evrim teorisinin bilime
aykırı bir düşünce olarak bir kenara atılması gerekir. Nitekim tarih boyunca
dünya merkezli evren modeli gibi pek çok düşünce, bilimin gündeminden çı-