Page 255 - Tarihi Bir Yalan Kabataş Devri
P. 255

ADNAN OKTAR                               (HARUN YAHYA)



              layıp orta kulağa iletir; orta kulak aldığı ses titreşimlerini güçlendi-
              rerek iç kulağa aktarır; iç kulak da bu titreşimleri elektrik sinyalleri-
              ne dönüştürerek beyne gönderir. Aynen görmede olduğu gibi duy-
              ma işlemi de beyindeki duyma merkezinde gerçekleşir.
                   Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, ışık gibi se-
              se de kapalıdır, ses geçirmez. Dolayısıyla dışarısı ne kadar gürültü-
              lü de olsa beynin içi tamamen sessizdir. Buna rağmen en net sesler
              beyinde algılanır. Ses geçirmeyen beyninizde bir orkestranın senfo-
              nilerini dinlersiniz, kalabalık bir ortamın tüm gürültüsünü duyarsı-
              nız. Ama o anda hassas bir cihazla beyninizin içindeki ses düzeyi öl-
              çülse, burada keskin bir sessizliğin hakim olduğu görülecektir. Net
              bir görüntü elde edebilmek ümidiyle teknoloji nasıl kullanılıyorsa,
              ses için de aynı çabalar onlarca yıldır sürdürülmektedir. Ses kayıt ci-
              hazları, müzik setleri, birçok elektronik alet, sesi algılayan müzik
              sistemleri bu çalışmalardan bazılarıdır. Ancak, tüm teknolojiye, bu
              teknolojide çalışan binlerce mühendise ve uzmana rağmen kulağın
              oluşturduğu netlik ve kalitede bir sese ulaşılamamıştır.
                   En büyük müzik sistemi şirketinin ürettiği en kaliteli müzik se-
              tini düşünün. Sesi kaydettiğinde mutlaka sesin bir kısmı kaybolur
              veya az da olsa mutlaka parazit oluşur veya müzik setini açtığınız-
              da daha müzik başlamadan bir cızırtı mutlaka duyarsınız. Ancak in-

              san vücudundaki teknolojinin ürünü olan sesler son derece net ve
              kusursuzdur. Bir insan kulağı, hiçbir zaman müzik setinde olduğu
              gibi cızırtılı veya parazitli algılamaz; ses ne ise tam ve net bir biçim-
              de onu algılar. Bu durum, insan yaratıldığı günden bu yana böyle-
              dir. Şimdiye kadar insanoğlunun yaptığı hiçbir görüntü ve ses ciha-
              zı, göz ve kulak kadar hassas ve başarılı birer algılayıcı olamamıştır.
              Ancak görme ve işitme olayında, tüm bunların ötesinde, çok büyük
              bir gerçek daha vardır.









                                            253
   250   251   252   253   254   255   256   257   258   259   260