Page 163 - Risale-i Nur - Mesnevi-i Nuriye
P. 163

166                                                                                              MESNEVÎ-Î NURİYE


           Kelimede  cem'  ediyor.  Öyle  bir  surette  ki:  Şu  insan,  Mabud-u
           Ezelî'nin  Azamet-i  Hitabına,  hadsiz  Kalblerden  ve  Dillerden  çıkan
           sesler, Dualar, Zikirler ile mukabele ediyor. O sesler, Dualar, Zikirler
           birbirine tesanüd ederek ve birbirine yardım edip ittifak ederek öyle
           geniş  bir  surette  Mabud-u  Ezelî'nin  Uluhiyetine  karşı  bir  Ubudiyet
           gösteriyor  ki;  güya  Küre-i  Arz  kendisi  o  Zikri  söylüyor,  o  Duayı
           ediyor  ve  aktarıyla  Namaz  kılıyor  ve  etrafıyla  Semavatın  fevkinde

                                                   ي
           İzzet ve Azametle nâzil olan  ةوىلصلا    اوميقَا Emrini, Küre-i Arz imtisal
                                       َ
                                          َّ
                                                ُ
           ediyor. Bu Sırr-ı ittihad ile, Kâinat içinde bir zerre gibi zaîf, küçük bir
           mahluk  olan  şu  insan,  Ubudiyetin  Azameti  cihetiyle  Hâlık-ı  Arz  ve
           Semavat'ın mahbub bir Abdi ve Arz'ın Halifesi, Sultanı ve hayvanatın
           Reisi ve hilkat-ı kâinatın Neticesi ve Gayesi oluyor.

                  Evet eğer Namazların arkasında hususan Bayram Namazlarında bir
           anda   بْكَا      لِلَّا  diyen  yüzer  milyon  insanların  sesleri,  Âlem-i  Gaybda
                       ُ ه
                 َ
           ittihad ettikleri gibi, Âlem-i Şehadette dahi birbirleriyle ittihad edip içtima
           etse,  Küre-i  Arz  tamamıyla  büyük  bir  insan  olup,  Azametine  nisbeten
           büyük bir sadâ ile söylediği  بكَا     لِلَّا'e müsavi geldiğinden,o muvahhidînin
                                      ْ
                                          ُ ه
                                     َ


           ittihadı ile bir anda  بْكَا      لِلَّا demeleri, Küre-i Arz'ın büyük bir   بْكَا      لِلَّا'i
                              َ    ُ ه                                 َ    ُ ه
           hükmüne geçiyor... Âdeta Bayram Namazlarında Âlem-i İslâmın Zikr ve
           Tesbihiyle   zemin    Zelzele-i Kübraya    mazhar    olup ,   aktar u etrafıyla
             بْكَا      لِلَّا deyip, Kıblesi olan Kâ'be-i Mükerreme'nin samimî Kalbiyle niyet
           َ    ُ ه
           edip, Mekke ağzıyla, Arefe diliyle  بْكَا      لِلَّا diyerek, o tek kelime etraf-ı
                                                  ُ ه
                                             َ
           Arz'daki umum Mü'minlerin mağara-misal ağızlarındaki havada temessül
           ediyor. Bir tek  بْكَا      لِلَّا  Kelimesinin aks-i sadâsıyla hadsiz  بْكَا    ُ ه   لِلَّا vuku
                              ُ ه
                         َ                                         َ
           bulduğu  gibi,  o  makbul  zikir  ve  tekbir,  Semavatı  dahi  çınlatıp  Berzah
           Âlemlerine de temevvüc ederek sadâ veriyor.

                  İşte bu Arz'ı böyle kendine Sâcid ve âbid ve ibadına Mescid ve
           mahluklarına  beşik  ve  kendine  müsebbih  ve  mükebbir  eden  Zât-ı
           Zülcelal'e, yerin zerratı adedince Hamd ve Tesbih ve Tekbir edip ve
           mevcudat  adedince  Hamd  ediyoruz  ki;  bize  bu  nevi  Ubudiyeti  Ders
           veren Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ına Ümmet eylemiş...
                  ONUNCU NOTA: Bil ey gafil, müşevveş Said! Cenab-ı Hakk'ın
           Nur-u Marifetine yetişmek ve bakmak ve Âyât ve şahidlerin âyinelerinde
           cilvelerini     görmek     ve     berahin    ve    deliller   mesamatıyla   temaşa
   158   159   160   161   162   163   164   165   166   167   168