Page 34 - Risale-i Nur - Şualar
P. 34
Hâtime
[Sırr-ı Tevhid içinde sair Erkân-ı İmaniyeye birer
kelâmla kısacık birer işarettir.]
Ey insan-ı gafil! Gel bir kere düşün ve bu Risalenin üç makamında
beyan edilen "Üç Meyve, Üç Muktazi, Üç Hücceti" nazara al, bak ki; bu
Kâinatta tasarruf eden ve en cüz'î bir Şifayı ve en küçük bir Şükrü dahi
nazara alan ve sinek kanadı gibi en az bir san'atı, başkalarına havale
etmeyen ve vermeyen ve lâkayd kalmayan ve en basit bir tohuma bir
ağaç kadar Vazifeler ve Hikmetler takan ve kendi Rahmaniyetini ve
Rahîmiyetini ve Hakîmliğini herbir san'atıyla ihsas eden ve kendini
herbir vesile ile tanıttıran ve herbir Nimetle sevdiren bir Sâni'-i Kadîr,
Hakîm, Rahîm, Alîm hiç mümkin müdür ki ve hiç bir cihetle kabil midir
ki, Kâinatı manen istilâ eden Mehasin-i Hakikat-ı Muhammediyeye
(A.S.M.) ve Tesbihat-ı Ahmediyeye (A.S.M.) ve Envâr-ı İslâmiyeye
karşı lâkayd kalsın? Ve hiçbir cihetle mümkin müdür ki; bütün
masnuatını yaldızlayan ve bütün mahlukatını sevindiren ve Kâinatı ışık-
landıran ve Semavat ve arzı velveleye veren ve küre-i arzın yarısını ve
nev'-i beşerin beşten birisini ondört asır bilâ-fasıla Saltanat-ı Maddiye
ve Maneviyesi altına alan ve daima o muhteşem Saltanatı Hâlık-ı Kâinat
hesabına ve namına süren Risalet-i Ahmediye (A.S.M.), o Sâniin en
mühim bir Maksadı, bir Nuru, bir Âyinesi olmasın? Hem Muhammed
(A.S.M.) gibi aynı Hakikata hizmet eden Enbiyalar dahi o Sâniin
Elçileri ve Dostları ve Memurları olmasın? Hâşâ, Mu'cizat-ı Enbiya
adedince hâşâ ve kellâ!...
Hem hiçbir cihetle mümkün müdür ki, dal ve budak gibi en cüz'î bir
şeye yüz hikmetleri ve meyveleri takan ve kendi Rububiyetini fevkalâde
Hikmetleriyle ve umumî Rahmaniyetiyle tanıttırıp, sevdiren bir Hâlık-ı
Hakîm-i Rahîm, Kudretine nisbeten bir bahar kadar kolay olan Haşri
getirmeyerek, bir Dâr-ı Saadet, bir Menzil-i Beka açmayıp, bütün
Hikmetlerini ve Rahmetlerini hattâ Rububiyetini ve Kemalâtını inkâr
etsin ve ettirsin ve çok sevdiği bütün mahbub mahluklarını ebedî bir
surette i'dam etsin? Hâşâ, yüzbin defa hâşâ!.. O Cemal-i Mutlak, böyle
bir Kubh-u Mutlaktan yüzbinler derece münezzeh ve mukaddestir.