Page 512 - Risale-i Nur - Şualar
P. 512
514 ŞUÂLAR
ehl-i vukufun Nurlara nazarı çevirmeleriyle ve gizli düşmanlarımızın
desiseleriyle bu vatanın bir medar-ı rahatı olan Risale-i Nur'a bir nevi
hücum olmasından; şimdiye kadar çok defa olduğu gibi, aynen bu
memlekete bu hücumun aynı zamanında hem iki şiddetli zelzele -ki ben o
bahsi yazarken- geldi. Beni tasdik edib, "yazıya lüzum yok" dedi. Ben de
daha yazmadım. Bugün de işittim ki, harb korkusu başlamış. Ben de
buranın âmirine dedim: Şimdiye kadar ne vakit Nurlara hücum edilse, ya
zemin hiddet eder veya harb korkusu başlar. Tesadüf ihtimali kalmayacak
derecede çok hâdiseleri gördük ve mahkemelere dahi gösterildi. Demek
bugünlerde, bilmediğim halde Nurlar hakkında şiddetli telaşım ve ehl-i
vukufun hasudane tenkidleri ve Nur'un bir mühim Mecmuasının müsa-
deresi, Sadaka-i Makbule mahiyetinde musibetlerin def'ine bir vesile olan
Siracunnur tesettür perdesinin altına girdi, zelzele ve harb korkusu başladı.
Said Nursî
* * *
ناحبس همساب
ه َ َ ْ ُ ِ ِ ْ ِ
ُ
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Merak etmeyiniz, biz İnayet altındayız. Zahiren zahmetler altında
Rahmetler var. Ehl-i vukufu mecbur etmişler ki, bir parçasını çürütsünler.
Elbette onların Kalbleri Nurcu olmuş.
Said Nursî
* * *
ِ
هناحبس ه ِ ِ مس اب
ُ َ َ ْ ُ ْ
Aziz, Sıddık, Sarsılmaz, Telaş Etmez, Âhireti Bırakıp Fâni Dün-
yaya Dönmez Kardeşlerim!
Bir parça daha burada kalmaktan, mes'elemizi bir derece genişlen-
dirmek istemelerinden mahzun olmayınız. Bilakis benim gibi memnun
olunuz. Madem ömür durmuyor, zevale koşuyor. Böyle çilehanede,
uhrevî meyveleriyle bâkileşiyor. Hem Nur'un Ders dairesi genişliyor.