Page 644 - Risale-i Nur - Şualar
P. 644

646                                                                                                                                    ŞUÂLAR


          Uluhiyete  takdim  etmek  için  o  pek  hârika  vaziyet-i  acibe  havaya
          verildiğine kuvvetli bir ihtimal var diye Kalbime geldi.

              İşte  İns  ve  Melek,  nasılki  İmanları  ve  Ubudiyetleriyle  Mabud-u
          Zülcelal'i  bildiriyorlar;  öyle  de:  O  Hakîm-i  Zülcelal  dahi  o  ilâncılara
          verdiği çok câmi' istidadlarla, pek hârika cihazlarla ve Dekaik-i İlmiyele-
          riyle  herbirisini  bütün  Kâinatla  alâkadar  bir  küçük  Kâinat  hükmüne
          getirmekle kendini pek parlak bir tarzda bildiriyor. Meselâ: İnsanın küçü-
          cük  kafasında  ceviz  kadar  bir  yerde  kuvve-i  hâfıza,  kuvve-i  hayaliye,
          kuvve-i  müfekkire  gibi  müteaddid,  acib  makineleri  yaratmak  ve  kuvve-i
          hâfızayı  bir  büyük  kütübhane  hükmüne  getirmekle  İlm-i  Ezelînin
          Cilvesiyle güneş gibi kendini gösteriyor. (*)

              Şimdi  sâbıkan  zikredilen  ve  İlm-i  Muhitin  küllî  hüccetlerine  işaret
          eden ve bir geniş hüccet olarak hadsiz Bürhanları ihtiva eden ve onbeş delil
          ile İlm-i Muhiti gösteren Arabî parçanın gayet kısa bir mealine ve bir nevi
          tercümesine işaret ederiz.

              Onbeş Delilden Birincisi:   ةنوزومْلا تاماَظتن ْ  ِ ِ    ل   ْاف dir. Yani: Bütün
                                                              َ
                                         ُ َ ُ ْ َ
                                                   ُ َ
          mahlukatta müşahede edilen ölçülü düzgünlük, mizanlı İntizam; ihatalı bir
          İlme şehadet eder. Evet muntazam bir saray gibi Kâinattan ve manzume-i
          şemsiyeden ve  kelimeler ve seslerin neşrinde zerreleri medar-ı hayret bir
          İntizam  gösteren  hava  sahifesinden  ve  üçyüzbin  ayrı  ayrı  nevileri  her
          baharda bir İntizam-ı Ekmel içinde yetiştiren zemin yüzünden tut, tâ herbir
          Zîhayatın vücudundaki a'za ve cihazat ve hüceyrat ve zerrelere kadar derin,
          ihatalı,  şaşırmaz  bir  İlmin  eseri  olan  mizanî  düzgünlük  ve  tam  İntizam
          bulunması; gayet zahir ve kat'î bir surette ihatalı bir İlme delalet ve şehadet
          eder demektir.


              İkinci  Delil:     ةموُظ   نمْلا  تا   ناز ِ ِ   َ َ    تلْاو  dir.  Yani:  Bütün  Kâinattaki
                             ُ َ
                                  ْ َ
                                        ُ
                                                  َ
          masnuatta -cüz'î, küllî- seyyarattan tâ kandaki küreyvat-ı hamra ve beyzaya
          kadar  herşeyde  gayet  düzgün  bir  ölçü,  mütenasib  bir  Mizan  bulunması;
          bedahetle muhit bir İlme delalet ve kat'î

                 ------------------
          (*):  Pek  şiddetli  hastalığım  müsaade  etmiyor.  Hüsrev'in  tercüme  Vazifesine
          yalnız bir me'haz ve yardımdır.
   639   640   641   642   643   644   645   646   647   648   649