Page 61 - İncil'de Sevgi
P. 61
Yaşamın kökeni. Bilimdeki en büyük problemlerden biridir... Çoğu kim-
yager, benim gibi, hayatın prebiyotik Dünya’daki moleküllerin karışım-
larından, spontane olarak ortaya çıktığına inanır. Nasıl? Hiçbir fikrim
yok . (George M. Whitesides, "Revolutions In Chemistry: Priestley Me-
dalist George M. Whitesides' Address", Chemical and Engineering News,
85: 12-17 (March 26, 2007)
Hücrenin çekirdeğinde yer alan ve genetik bilgiyi saklayan DNA
molekülü ise, muazzam bir bilgi bankasıdır. İnsan DNA'sının içer-
diği bilginin, eğer kağıda dökülmeye kalkılsa, 500'er sayfadan oluşan
900 ciltlik bir kütüphane oluşturacağı hesaplanmaktadır.
Bu konuda evrimciler açısından çok ilginç bir açmaz daha vardır:
DNA, yalnız birtakım özelleşmiş proteinlerin (enzimlerin) yardımı
ile eşlenebilir. Ama bu enzimlerin sentezi de ancak DNA'daki bilgi-
ler doğrultusunda gerçekleşir. Birbirine bağımlı olduklarından, eş-
lemenin meydana gelebilmesi için ikisinin de aynı anda var olmaları
gerekir. Bu ise, hayatın kendiliğinden oluştuğu senaryosunu yerle
bir etmektedir. San Diego California Üniversitesi'nden ünlü evrimci
Prof. Leslie Orgel, Scientific American dergisinin Ekim 1994 tarihli
sayısında bu gerçeği şöyle itiraf eder:
Son derece kompleks yapılara sahip olan proteinlerin ve nükleik asitlerin
(RNA ve DNA) aynı yerde ve aynı zamanda rastlantısal olarak oluşma-
ları aşırı derecede ihtimal dışıdır. Ama bunların birisi olmadan diğerini ADNAN OKTAR (HARUN YAHYA)
elde etmek de mümkün değildir. Dolayısıyla insan, yaşamın kimyasal
yollarla ortaya çıkmasının asla mümkün olmadığı sonucuna varmak zo-
runda kalmaktadır. (Leslie E. Orgel, The Origin of Life on Earth, Scien-
tific American, c. 271, Ekim 1994, s. 78)
Kuşkusuz eğer hayatın kör tesadüfler neticesinde kendi kendine
59
ortaya çıkması imkansız ise, bu durumda hayatın yaratıldığını kabul