Page 41 - Dünya Hayatının Gerçeği
P. 41

Mesela genç bir kız veya bir delikanlı oluyor tam diskoda eğlenirken kalbi
                duruyor, yığılıp kalıyor. Diskoda hayat devam ediyor hala ama o, morg-
                da. Morgdan da toprağın altına. Mezarın altında arkadaşlarıyla bağlantı
                kuramıyor, kablo da yok, ışık da yok. Su kayağı da yapamıyor. Ağzına
                burnuna toprak doluyor. Yiyeceği sadece topraktır.
                Günde üç vakit yemek yemek, arkadaşlarla ızgara yapıp eğlenmek yok.
                O tek lokma yiyemez orada. Sadece toprak yiyebilir. Işığın esamesi yok-
                tur. Sadece ona azap yapanların ışıklarını görebilir o kadar. Başka bir şey
                göremez. Ama bunu düşünmüyor tabi bazı insanlar. Gününü gün etme
                peşinde. Ölümü hiç akıllarına getirmiyorlar. Ölüm, bir kuş için, bir böcek
                için ne kadar mukadder ise, sivrisinek için ne kadar mukadder ise bir
                insan için de aynı şekilde mukadderdir.
                Hiç ölmez havasında çoğu insan. Sanki çelikten, demirden yapılmış gibi.
                Oysa insan acizdir, anında ölür. Çok zayıf bir varlıktır. Beyninde bir şey
                oluyor ölüyor, kalbinde bir şey oluyor ölüyor. Karaciğerinde tümör çıkıyor,
                vücut devriliyor. Gücü yetmiyor. Küçük bir pıhtı devirmeye yetiyor insanı.
                Herkes birbirine ahireti unutturmaya çalışırsa veya büyük çoğunluk unu-
                tursa bu olmaz. Ahiret bir gerçek, Allah bir gerçek. Beynimizin içi simsiyah
                bir karanlık, kemikten kutu gibi. Beynimizin içindeki ışığa bakın. Nasıl
                aydınlık değil mi kafamızın içi ama beynin içi kapkaranlık. Beyinde olmu-
                yor mu bu görüntü? Hangi  televizyonda var şu kalitedeki görüntü. Hangi
                fabrika yapabilmiş? Beyindeki küçük bir et parçası yapıyor bunu. Allah o
                eti vesile ediyor. Bütün dünya bir araya gelse de hala o küçük etin yap-
                tığını yapamıyorlar. Şu ses kalitesine bakın. 3 boyutlu. Stereo sistemden
                daha gelişmiş. Hışırtı da yok. En kaliteli ses cihazlarında oluşmuyor bu.
                Mükemmel şekilde kokuyu alıyoruz, sesi duyuyoruz, düşünüyoruz, görün-
                tüyü mükemmel alıyoruz. O küçücük mağaramızda mutlu yaşıyoruz.
                Ama kimileri "bana ne" diyor. Sen bana ne dersen bir daha o nimeti
                Allah sana vermez...  (Adnan Oktar'ın 25 Temmuz 2010 tarihli Kanal
                Avrupa röportajından)






                                                          Adnan Oktar (Harun Yahya)  39
   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46