Page 177 - Kara Klan
P. 177

Harun Yahya (Adnan Oktar)




                de tesadüfen oluşamayacağı çok açıktır. Aynı durum kulak için de
                geçerlidir. Dış kulak, çevredeki sesleri kulak kepçesi vasıtasıyla top-
                layıp orta kulağa iletir; orta kulak aldığı ses titreşimlerini güçlendi-
                rerek iç kulağa aktarır; iç kulak da bu titreşimleri elektrik sinyalle-
                rine dönüştürerek beyne gönderir. Aynen görmede olduğu gibi
                duyma işlemi de beyindeki duyma merkezinde gerçekleşir. Gözde-
                ki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, ışık gibi sese de ka-
                palıdır, ses geçirmez. Dolayısıyla dışarısı ne kadar gürültülü de ol-
                sa beynin içi tamamen sessizdir. Buna rağmen en net sesler beyin-
                de algılanır. Ses geçirmeyen beyninizde bir orkestranın senfonileri-
                ni dinlersiniz, kalabalık bir ortamın tüm gürültüsünü duyarsınız.
                Ama o anda hassas bir cihazla beyninizin içindeki ses düzeyi öl-
                çülse, burada keskin bir sessizliğin hakim olduğu görülecektir.
                     Net bir görüntü elde edebilmek ümidiyle teknoloji nasıl kul-
                lanılıyorsa, ses için de aynı çabalar onlarca yıldır sürdürülmektedir.
                Ses kayıt cihazları, müzik setleri, birçok elektronik alet, sesi algıla-
                yan müzik sistemleri bu çalışmalardan bazılarıdır. Ancak, tüm tek-
                nolojiye, bu teknolojide çalışan binlerce mühendise ve uzmana
                rağmen kulağın oluşturduğu netlik ve kalitede bir sese ulaşılama-
                mıştır. En büyük müzik sistemi şirketinin ürettiği en kaliteli müzik
                setini düşünün. Sesi kaydettiğinde mutlaka sesin bir kısmı kaybo-
                lur veya az da olsa mutlaka parazit oluşur veya müzik setini açtı-
                ğınızda daha müzik başlamadan bir cızırtı mutlaka duyarsınız. An-
                cak insan vücudundaki teknolojinin ürünü olan sesler son derece
                net ve kusursuzdur. Bir insan kulağı, hiçbir zaman müzik setinde
                olduğu gibi cızırtılı veya parazitli algılamaz; ses ne ise tam ve net
                bir biçimde onu algılar. Bu durum, insan yaratıldığı günden bu ya-
                na böyledir. Şimdiye kadar insanoğlunun yaptığı hiçbir görüntü ve
                ses cihazı, göz ve kulak kadar hassas ve başarılı birer algılayıcı ola-
                mamıştır. Ancak görme ve işitme olayında, tüm bunların ötesinde,
                çok büyük bir gerçek daha vardır.






                                             175
   172   173   174   175   176   177   178   179   180   181   182