Page 312 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 312

M ÜNAFI ĞIN D ERİN K ARANLI ĞI






                       lar. Neo-Dar wi nizm, do ğal se lek si yo nun ya nı na "fay da lı de ği şik lik se be bi" ola rak
                       mu tas yon la rı, ya ni can lı la rın gen le rin de rad yas yon gi bi dış et ki ler ya da kop ya la -
                       ma ha ta la rı so nu cun da olu şan bo zul ma la rı ek le di. Bugün de hala bilimsel olarak

                       geçersiz olduğunu bilmelerine rağmen,  Darwinistlerin savunduğu model neo-
                       Darwinizm'dir. Teori, yeryüzünde bulunan milyonlarca canlı türünün, bu canlıla-

                       rın, kulak, göz, akciğer, kanat gibi sayısız kompleks organlarının "mutasyonlara",
                       yani genetik bozukluklara dayalı bir süreç sonucunda oluştuğunu iddia etmekte-
                       dir. Ama teoriyi çaresiz bırakan açık bir bilimsel gerçek vardır: Mutasyonlar can-

                       lıları geliştirmezler, aksine her zaman için canlılara zarar verirler.
                           Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzene sahiptir. Bu mole-

                       kül üzerinde oluşan herhangi bir tesadüfi etki ancak zarar verir. Amerikalı gene-
                       tikçi B. G. Ranganathan bunu şöyle açıklar:
                           Mu tas yon lar kü çük, ras ge le ve za rar lı dır lar. Çok en der ola rak mey da na ge lir -

                           ler ve en iyi ih ti mal le et ki siz dir ler. Bu üç özel lik, mu tas yon la rın ev rim sel bir
                           ge liş me mey da na ge ti re me ye ce ği ni gös te rir. Za ten yük sek de re ce de özel leş miş
                           bir or ga niz ma da mey da na ge le bi le cek rast lan tı sal bir de ği şim, ya et ki siz ola -

                           cak tır ya da za rar lı. Bir kol sa atin de mey da na ge le cek ras ge le bir de ği şim kol
                           sa ati ni ge liş tir me ye cek tir. Ona bü yük ih ti mal le za rar ve re cek ve ya en iyi ih ti -
                           mal le  et ki siz  ola cak tır.  Bir  dep rem  bir  şeh ri  ge liş tir mez,  ona  yı kım  ge ti rir.

                           (Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Har-
                           vard University Press, 1964, s. 179)

                           Nitekim bugüne kadar hiçbir yararlı, yani genetik bilgiyi geliştiren mutasyon
                       örneği gözlemlenmedi. Tüm mutasyonların zararlı olduğu görüldü. Anlaşıldı ki,
                       evrim teorisinin "evrim mekanizması" olarak gösterdiği mutasyonlar, gerçekte

                       canlıları sadece tahrip eden, sakat bırakan genetik olaylardır. (İnsanlarda mutasyo-
                       nun en sık görülen etkisi de kanserdir.) Elbette tahrip edici bir mekanizma "evrim

                       mekanizması" olamaz. Doğal seleksiyon ise, Darwin'in de kabul ettiği gibi, "tek
                       başına hiçbir şey yapamaz." Bu gerçek bizlere doğada hiçbir "evrim mekanizması"
                       olmadığını göstermektedir. Evrim mekanizması olmadığına göre de, evrim denen

                       hayali süreç yaşanmış olamaz.



                           Fo s l Ka yıt la rı: Ara Form lar dan Eser Yok

                           Evrim teorisinin iddia ettiği senaryonun yaşanmamış olduğunun en açık gös-
                       tergesi ise fosil kayıtlarıdır.
                           Evrim teorisinin bilim dışı iddiasına göre bütün canlılar birbirlerinden türe-

                       mişlerdir. Önceden var olan bir canlı türü, zamanla bir diğerine dönüşmüş ve




           310
   307   308   309   310   311   312   313   314   315   316   317