Page 246 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 246
248 MEKTUBÂT
ْ للّ ْ ْ لا ْ م ْ ث
لاْعْٰل ْ ْ ُ اْل ِ ِ ْ و şu Kâinat Sani'-i Zülcelalinin Nur olan bütün Sıfâtıyla
ٰ
ve Nuranî olan bütün Esmasıyla, Teveccüh-ü Ehadiyet Sırrıyla öyle bir
Tecellisi var ki; hiçbir yerde olmadığı halde, heryerde hazır ve nâzırdır.
Teveccühünde inkısam olmaz. Aynı anda, her yerde, külfetsiz,
müzahamesiz her işi yapar.
İşte şu İmdad-ı Vâhidiyet ve Yüsr-ü Vahdet ve Tecelli-i Ehadiyet
Sırrıyladır ki; bütün mevcudat, birtek Sani'a verildiği vakit; o bütün
mevcudat, bir tek mevcud gibi kolay ve sühuletli olur. Ve herbir mevcud,
hüsn-ü san'atça, bütün mevcudat kadar kıymetli olabilir. Nasılki
mevcudatın hadsiz mebzuliyeti içinde, herbir ferdde hadsiz dekaik-ı
san'atın bulunması bu Hakikatı gösteriyor. Eğer o mevcudat, doğrudan
doğruya birtek Sani'a verilmezse; o zaman herbir mevcud, bütün mevcudat
kadar müşkilatlı olur ve bütün mevcudat, birtek mevcud kıymetine sukut
eder, iner. Şu halde ya hiçbir şey vücuda gelmeyecek veya gelse de
kıymetsiz, hiçe inecektir.
İşte şu Sırdandır ki: Ehl-i felsefenin en ziyade ileri gidenleri olan
sofestaîler, Tarîk-ı Haktan yüzlerini çevirdiklerinden, küfür ve dalâlet
tarîkına bakmışlar; görmüşler ki: Şirk yolu, Tarîk-ı Haktan ve Tevhid
Yolundan yüzbin defa daha müşkilâtlıdır, nihayet derecede gayr-ı
makuldür. Onun için bilmecburiye herşey'in vücudunu inkâr ederek
Akıldan istifa etmişler.
D ö r d ü n c ü s ü : Şu Kâinatta şu görünen Ef'al ile tasarruf eden
Zât-ı Kadîr'in Kudretine nisbeten Cennet'in İcadı, bir bahar kadar kolay ve
bir baharın İcadı, bir çiçek kadar kolaydır. Ve bir çiçeğin mehasin-i san'atı
ve letaif-i hilkati, bir bahar kadar letafetli ve kıymetli olabilir. Şu Hakikatın
Sırrı üç şeydir:
B i r i n c i s i : Sani'deki Vücub ile Tecerrüd.
İ k i n c i s i : Mahiyetinin mübayenetiyle Adem-i Takayyüd.
Ü ç ü n c ü s ü : Adem-i Tahayyüz ile Adem-i Tecezzidir.
B i r i n c i S ı r : Vücub ve Tecerrüdün hadsiz kolaylığa ve
nihayetsiz sühulete sebebiyet vermeleri, gayet derin bir Sırdır. Onu bir
temsil ile fehme takrib edeceğiz. Şöyle ki:
Vücud mertebeleri muhteliftir. Ve Vücud Âlemleri ayrı ayrıdır.
Ayrı ayrı oldukları için, Vücudda rüsuhu bulunan bir Tabaka-i Vücudun bir
zerresi, o tabakadan daha hafif bir Tabaka-i Vücudun bir dağı kadardır